Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir semptom olarak Jeremy Corbyn

22 Eylül 2015 Salı

İngiliz İşçi Partisi’ni sarsan Corbyn depremini değerlendiren yazımı, “Syriza deneyimini de düşünerek, fazla hayale kapılmamak, Corbyn’le birlikte gelecek olan olanaklardan yararlanmaya çalışmak gerekiyor. Süreç devam ediyor...” saptamasıyla bitirmiştim.

‘Çorak ülke’de hep birlikte
Gerçekten de, başımızı tüketim hummasından, televizyonlarda boy gösteren gevezelerden, liberal, dinci, ırkçı fantezilerden kaldırıp da etrafımıza baktığımızda, uygarlık adına ne görüyoruz? Savaşlar, sığınmacılar, denizlerde ölen bebeler; bir ekonomik modelin sonu gelmez krizi, “yüzde 1”in, krizi daha da derinleştirme, gezegeni daha da çoraklaştırma pahasına kasalarını doldurma yarışı: Molozlar, yıkıntılar, kurumuş ağaçlar, kuyruğunu yiyerek yaşamaya çalışan bir yılan...
Bu “çorak ülke”de, bu uygarlık enkazında neoliberalparlamentarizm, durumun çelişkilerini ancak bir yere kadar, bir süre için baskı altında tutabiliyor. Sonra hiç beklenmedik bir anda bir “yarık” açılıyor, zayıf da olsa direnmeye devam eden, “başka bir dünya” özlemi, özgürlük güçleri aniden öne çıkıyor, resmin tümünü kaplamaya başlıyor. Hiç olmazsa bir süre için...
Tahrir, Gezi, Syriza böyle şeylerdi, Corbyn’in seçilmesi de böyle bir şey: “Çorak ülke”de, molozlar arasında bir filiz. Bu filize bakarak sevinmek, yaşatmak için ne mümkünse yapmak, ama bu filizi de kurutmak için birbiriyle yarışacak güçlerin varlığını koruyacak ellerin zayıflığını, hazırlıksızlığını unutmamak, bu filizin çok yaşamayabileceğini baştan kabullenmek gerekiyor.

Umut değil gerçek
Başlangıçta Corbyn, “nasıl olsa kazanamam” diye aday olmamıştı. Sonra diğer adayların ideolojik sığlığının, kişisel sönüklüklerinin, partiyi bu önemli anında ekranların ilgisinden yoksun bırakmasından korkanlar, bir “çeşni” olarak Corbyn’i önerdiler.
Yunanistan ve İspanya’da olduğu gibi İngiltere’de de halk, neoliberal-Blair’ci adaylara ilgi göstermiyordu; yeni bir şey bekliyordu. Corbyn, bu 35 yıllık deneyimli sosyalist politikacı, sahneye bu durumun içinde çıktı, ama kendi ihtirası, inisiyatifi ile değil. Bu anlamda bir “özne” olarak değil bir “semptom” olarak: “Çorak ülke”nin İngiltere’deki bir semptomu.
Corbyn’in aday olmasıyla birlikte, sol siyaset canlandı, İşçi Partisi’nin üye sayısı hızla artmaya başladı. Corbyn yeni üyelerin yüzde 85’inin, yerleşik üyelerin yüzde 49’unun oyunu alarak seçildi. Madenciler grevinin, kahraman yenilgisinden, Blair’in Thatcher’ci ihanetinden, militarist maceralarından bu yana ilk kez parti içindeki dengeler bozuldu, neo-liberal düzen yanlısı Blair’ci klik büyük bir yenilgi aldı. Peki, şimdi ne olacak?
Benzer bir soruyu Yunanistan’da Syriza iktidara yürürken de sormuş, cevap ararken de analize, Syriza’nın yapısını, karşısındaki güçleri anlamaya çalışarak, bu ikilem içinde Syriza’nın hareket alanının sınırlarını çizerek başlamıştım. Corbyn ve İşçi Partisi için de aynı şeyi, “kendisiyle dolu” kimi sol duygusalların “histerik hemen şimdi”lerine, saplantılı “ama neden olmadı”larına yüz vermeden yapmak gerekiyor.
Corbyn ve taraftarlarını çok yönlü, çok çetin bir savaş bekliyor. 1990’lardan bu yana parti örgütünü ellerinde tutan bürokratlar, Blair’ci kariyeristler, şaşkınlıktan kısa sürede kurtularak saldırıya geçecekler. Medya onları destekleyecek, sermaye onları destekleyecek, hatta Muhafazakâr Parti, her ne kadar “Corbyn İşçi Partisi’ni muhalefete mahkûm etti” dese de, kapitalizmin genel çıkarını düşünerek onları destekleyecek...
Bu saldırıya karşı, sol, sosyalistler örgütsel yapıları, teorik- ideolojik şekillenmeleri, işçi sınıfı da kendi örgütleri, yaşam coğrafyaları, geleneksel yapılanmaları açısından son derecede zayıf bir noktadan direnmeye çalışacaklar. Burada lazım olan “boş umut” değil. İyimserlik hiç değil.
Burada lazım olan, bu direnişin anlamını, Termopil’deki Leonides ve yoldaşlarının mantığı, kararlılığıyla kavramak, sonuca ilişkin bir vaatte bulunmadan gerekeni yapmaktır: Hem Corbyn ile birlikte mücadele etmek hem de bu mücadeleden öğrenmek; bu fırsattan, bugünkü zaaflardan kurtulmak için yararlanmaktır. Bu biraz da hepimizin öyküsüdür... Süreç devam ediyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları