Hikmet Çetinkaya

Tetikçinin sahibi kim?..

19 Eylül 2015 Cumartesi

Aynı topraklarda birlikte yaşamak, hayata değişik pencerelerden baksak bile sevda türkülerini birlikte söylemek çok mu zordur?
Bir ortak yaşam felsefesidir bana soracak olursanız...
Birlikte yaşamanın felsefesinde din, dil, ırk, inanç, mezhep, renk ayrımcılığı yoktur.
Böyle hesap yapanlar milliyetçiliğin kör kuyusuna düşerler, insanlar birbirini boğazlar, ortalık kan gölüne dönüşür.
Irkçılıktan beslenen çatışmacı düşünce ve dil eğer medyaya yansır, muhalif gazeteciler, kimi meslektaşları tarafından televizyon ekranlarında yaftalanırsa, cinayet şebekeleri hemen harekete geçer...
Irkçılıktan, hoşgörüsüzlükten beslenen bu nefret ve linçseverlik, gençlerimizi, çocuklarımızı mutsuzluğa sürükler, o çatışma ortamı yurdumuzun dört bir yanını sarar ve yangın yerine çevirir...
Yugoslavya’da geçmişte bunlar yaşandı, şimdi de Suriye’de yaşanıyor...
Şükran Soner, önceki gün önemli bir noktaya parmak bastı:
“Dünyadaki göreceli en geliştirilebilmiş çok kültürlülük, özyönetim modeli olan Tito Yugoslavya’sının, çok kan akmış olarak bugün hepsi de yoksul, yoksun 9 devletçik olduklarını biliyoruz...”
Suriye’de, Irak’ta istenen de aynısıydı...
Bakın göç seline...
Binlerce insan Türkiye’den Almanya’ya karayoluyla gitmek isterken çığlık çığlığa haykırıyor:
“Denizde boğulmak istemiyoruz!”

***

Türkiye bir iç savaşı yaşamadı hiçbir zaman...
Kin, nefret sarmalında yetişen yoksul ailelerin çocukları kan çiçeklerinin arasında büyüdüler...
Yine şehit cenazeleri yine etkisiz hale getirilenler...
Medyada tetikçilik yapan sözde gazeteciler...
Gazetecilik hiçbir dönem bu denli yozlaşmadı, muhbir vatandaş, tetikçi durumuna düşmedi...
Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı, ABD ve CIA örneğinden yola çıkıp tehdit etmek...
Ahmet Hakan, Şirin Payzın, Aydın Doğan, Ezgi Başaran ve Celal Başlangıç’a ağır bir dille hakaret edip hedef göstermek...
Bu arkadaş ve onun gibiler Fethullah Gülen’in devletin en duyarlı kurumlarında (yargı, polis, Milli Eğitim, TSK vb.) 40 yıldır nasıl kadrolaştığını anca öğrendiler...
Akın İpek’in Bergama Ovacık altın madenini, Kütahya’daki gümüş işletmelerini, Kozak Yaylası’nı da...
Şimdi FTÖ örgütünden söz ediyorlar...
Devletin savcısı, devletin polisi, devletin öğretmeni, devletin yargıcı, askeri nasıl terör örgütü üyesi olur?
AKP 13 yıldır iktidarda, 17/25 Aralık 2014’e dek, Cemaatle birlikte yürümüşlerdi...
Bana önce bu düşmanlığın nedenini anlatsınlar bakayım!
Bir de Celal Başlangıç için, “Bu adam açık ve aleni PKK militanıdır” diye yaftalamanın nedenini!
Can Dündar’a gelince...
Can, “MİT TIR’larını belgeleriyle yazdı”. Elinde belgeler var. Sözüm ona gazeteci geçinenler, daha önce çıkan haberleri unutup Can’a gözdağı veriyor.

***

Bugün çokkültürlülükten, birbirimizi ötekileştirmeden, ayrımcılık yapmadan aynı topraklarda yaşamaktan, Ortadoğu cehenneminden, PKK vahşetinden, Ege’nin derin sularında boğularak ölen göçmenlerden söz edecektim...
Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın, Can Dündar ve öteki meslektaşlarımıza yönelik tehditle ilgili yazısı beni derinden etkiledi.
İşte yazının son bölümü:
“... Hedef gösterme anlamı taşıyan bu tehditin, kişisel bir husumetten kaynaklanmadığı ortadadır. Tersine bu tehdit, devletin ‘Suriye’ye gönderilen insani yardım malzemesi’ olarak açıkladığı şeyin, büyük çapta silah ve mühimmat olduğunu belgeyen ve bilgilerin yayınlanmasından kaynaklanmıştır.
Bu nedenle, sıradan birinin hezeyanları sanarak gülüp geçmek yerine, bu heyezan sahibinin sahiplerine sesleniyoruz:
Bir açıklamanız olacak mı?”

***

Tetikçiler dün de “sahibinin sesi”ydi bugün de... Dün kimi Fethullahçılar kullanırdı bu dili benim için... Bugün ise “havuzdan bol kepçe” beslenenler kullanıyor.
Değişen bir şey yok, sözün özü!
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları