Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Gelecek büyük çatışma’

07 Eylül 2015 Pazartesi

Geçen hafta, Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Zafer günü” kutlamalarını medyada izlerken, aklıma 2008’de yayımlananThe Next Great Clash (Micaheil L. Levine, 2008) başlıklı çalışma geldi. Levin, Çin ile ABD arasında bir çatışmanın kaçınılmaz olduğunu anlatıyordu. İtiraf etmeliyim, o zaman ikna olmamıştım. “Zafer Günü” gösterilerinde sergilenenleri izledikten sonra, artık o kadar emin değilim!

Maddi zemin
Bu “büyük çatışma” üzerinde düşünmeden önce, bu olasılığı yaratan maddi zemine kısaca bakalım. “Büyük Depresyon” (1930) yıllarından bu yana “en şiddetli” olarak tanımlanan bir mali kriz yaşandı. Dünya ekonomisinde, gittikçe yayılarak “Yükselen Piyasaları”, hatta Çin ekonomisini etkisi altına alan bir kronik “düşük büyüme” eğilimi yerleşti. Bu kronik eğiliminin arkasında, birbiriyle ilişkili üç etken vardı. Ürettiği mallara yeterli pazar/ talep bulamayan kapasite (fazlası); gelir dağılımındaki hızlı bozulmayla ilişkili yetersiz talep; bunları desteklemek için ve en derinde işleyen kârların düşme eğilimine reaksiyon olarak, büyümüş mali sermaye. Dünya ekonomisinde hem mallar hem de birikmiş mali sermaye kendilerine, gittikçe daralan (kronik yavaş büyüme) bir zeminde değerlenecek pazarlar arıyor. Rekabetin giderek sertleşmesi kaçınılmaz.
Şimdi bu resmin içinde, Çin kapitalizminin dünya piyasalarına ihracatçı, stratejik mallar ithalatçısı ve yatırımcı, kredi kaynağı (sermaye ihracatı) olarak ileri derecede nüfuz etmekte olduğunu gösteren (geçen hafta aktardığım) verileri koyalım. Dış kaynak ve ihracat pazarı bağımlılığının çoğu kez siyasi bağımlılık getirdiğini de ekleyelim: Çin kapitalizminin, ABD, Avrupa, Japonya kapitalizmlerini, onların değerlenme alanlarını daraltarak sıkıştırmakta olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.
Bu dinamik aynı zamanda Çin kapitalizminin kendi, değerlenme gereksinimlerine ilişkin taleplerinin ABD merkezli düzenin içinde ve onunla çelişerek yükselmeye başladığına, yerleşik düzen içindeki güçlerin kendi durumlarını bu taleplere göre, yeniden değerlendirmeye başlayacaklarına işaret eder. Bu yeniden değerlendirmeler, örneğin Asya Altyapı Yatırım Bankası üyeliklerinde olduğu gibi, ABD’nin arzuları yönünde de olmayabilir.

‘Dongfeng 21D’
Bu tür ekonomik, siyasi gelişmelerin mutlaka askeri çatışmalara yol açması gerekmez. Askeri çatışmalar hemen her zaman bu tür gelişmelerden kaynaklanır. Özellikle pazarlık yapmakta olan güçlerin arasındaki askeri dengelerin değişmeye, bir “parite” olasılığı şekillenmeye başladığı dönemlerde...
Zafer Günü” kutlamaları işte bu zeminde sergilendi. Bu kutlamalara ilişkin üç noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi devlet başkanı Xi, “hegemonya peşinde olmayacağız, geçmişte yaşadığımız acıları başka halklara tattırmayacağız, dünya barışını koruma kutsal görevine sadık kalacağız” gibi ifadeler, uzlaşma mesajları içeren konuşmasını yaparken, üzerinde kravat, takım elbise değil, Mao ceketi vardı. İkincisi, Xi konuşmasını, Marksizm- Leninizm ve Mao Zedong, Deng Siaoping düşüncesine bağlılığını vurgulayarak bitirdi. Üçüncüsü, kutlamalarda son derecede etkileyici bir askeri kapasite sergilendi.
İlk ikisi anlamlı simgesel jestler, ama ben üçüncüsü, özellikle de ilk kez sergilenen, Dongfeng (Doğu Rüzgârı) 21D isimli, “uçak gemisi öldüren” balistik füze üzerinde durmak istiyorum.
ABD hegemonya doktrininin oluşmasında Amiral Mahan’ın (1840-1914) denizlerin kontrolüne verdiği önemin, Prof. MacKinder’in (1861-1947) “ada güçleri”, “kıta güçleri” ayrımının kritik rol oynadığı söylenebilir.
ABD hegemonyası açısından deniz ve hava gücünü birleştiren, uzak coğrafyalara, güç yansıtmasına olanak veren en önemli platform devasa ve rakipsiz uçak gemileridir. “Dongfeng 21D” doğrudan bu platformları hedef alan bir silah. Durdurulması son derecede zor 21D, ABD’nin Güneydoğu Asya’da bir yerel savaşı, nükleer çatışmayı göze almadan kazanma şansını çok azaltıyor, böylece ABD’nin bölgede müttefiklerine güvenlik sağlama kapasitesi üzerine bir soru işareti koyuyor. ABD’nin, Çin’in dayattığı bu yeni güçler dengesini kabul edeceğini sanmıyorum!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları