Hikmet Çetinkaya

İnsanlığın vicdanı kömür karası...

05 Eylül 2015 Cumartesi

Bodrum’da kıyıya vuran, kumların üzerindeki o minik beden...
Lacivert şortu, kırmızı gömleğiyle yüzüstü yatan çocuk!
Dünyayı sarsan, insan yüreğini yakan o fotoğraf gözlerimin önünden gitmiyor üç gündür...
Suriye’de yaşanan iç savaşı o tek kare fotoğraf tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor...
Bir bot, içinde Suriyeli mülteciler!
Çoluk çocuk doluşmuşlar içine!
Bizim için hiç yabancı olmayan, alıştığımız, Ege sahillerinde gördüğümüz görüntüler...
Umuda yolculuk!
Masmavi bir akşamın, güneşin battığı saatlerde; Douglas Dunn’un “Ben sende yaşıyorum, sen bende yaşıyorsun” dediği, bir umut arayışı...
Bir acının, iç çekişin gölgesinde üstelik!
Rengârenk düşlerin duvarlara çizildiği, gecenin içinde bir ten ve çiçek kokusuyla denize yakın mağaralara dağıldığı o anda...
Yaşamın tatlı gürültüsü, ölüm çanları...
Mor bir menekşenin gözyaşı döktüğü lacivert atlasın üzerimizi örttüğü kaçışın vadilere yansıması gibi...
Evet o çocuk, ölü bedeniyle tarihe not düşüyor; kıyımların kurbanları arasına geliyor, Kobane’yi anlatıyor sana...
Sen anlamıyorsun onu...
Bilmiyorsun Suriye’de yaşananları...
Ne zaman ki o fotoğrafı görüyorsun ey dünya; sen o zaman insanlık dersi vermeye kalkıyorsun...
Çocukların gözlerinde yanan o gizi görmek istemedin, yıllardır.
Acıyı, hüznü, ölümü, akan kanı hep yok saydın!

***

İki lastik bot Akyarlar’dan kalktı ve bir süre sonra battı...
Beşi çocuk on iki kişi denizde boğularak can verdi...
Kos’a geçip oradan Avrupa ülkelerinden birisine ulaşmak, insanca yaşamak içindi...
Ve o çocuk, çocuklar...
O fotoğraf işte!
Acılar içimize ateşin koru gibi düşerken, buğulu aynalara bakıp hayat üzerine konuşurken, çok şey var söylenecek...
Onun için haykırıyoruz sık sık:
“Savaş değil barış... Düşmanlık değil kardeşlik...”
Türkiye bir iç savaşı hiç yaşamadı; baskıyı, şiddeti gördü ama kavrayamadı.
Eğer yüreğiniz dayanırsa, kumsalda yatan minik çocuk size çok şey anlatacaktır...
Ey Türkiye’yi yönetenler, ey Meclis’te bulunan, bulunmayan siyasi partiler, ey emekçiler...
İnsani duygular taşıyan herkes!
O çocuk ve çocuklar!
Ey terör örgütleri, sözüm hepinize...
Bir insanlık suçu işliyorsunuz!
Ortadoğu’da çıkarları olan küresel güçler, o çocukların, insanların denizde boğularak ölümünden siz sorumlusunuz...
Ortadoğu’daki, Kuzey Afrika’daki diktatörler, aşiretler, köktendinciler, darbeciler, işbirlikçiler...
Emperyalizmin kuyrukçusu ülkeler...
Sizlersiniz yoksul halkları birbirlerine kırdıranlar...
Sizlersiniz eli kanlı katiller...

***

Suriye’yle savaş tezkeresi geçti Meclis’ten...
Üstelik CHP de “evet” oyu verdi...
Sen çok yaşa CHP!
TBMM’nin yetkisini Saray’a devreden tezkereye evet demeni nasıl izah edeceksin? Saray güdümündeki hükümete savaş ilanı yetkisini devretmek ne oluyor!..
Yarın bu yetkiyi kullanarak TSK’yi Suriye’ye gönderirlerse ve seçimi ertelerlerse ne diyeceksin!..
Alıç çiçeğinden tanelenmiş barışı göremeyecek kadar kör bir CHP, sen ne yapıyorsun?
Yitip gitmiş bir evren, Ortadoğu bataklığı, emperyalizm...
Sen mazlum halkların yanında olacaksın; demek ki bunu hâlâ bilmiyor; Mustafa Kemal’in kemiklerini sızlatıyorsun...
Ey sen CHP, hangi yüzle oy isteyeceksin 1 Kasım seçimlerinde!
Bakın o minik bedene...
Yüzüstü kumsalda, cansız bedeniyle yatıyor...
Adı: Aylan!..
Bir türkü olacaktık hani insanlık adına, bir şiir, bir destan Nâzım Hikmet’in dizelerinde olduğu gibi...
O Kobaneli minik çocuk!
Ey hayat!
O hayat sizden hesap soracak savaş istediğiniz için...
Yüz kez, bin kez!
Umutlarımızı paramparça ettiğiniz için...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları