Hikmet Çetinkaya

Kandil, masal anlatma!..

13 Ağustos 2015 Perşembe

7 Haziran seçimleri, AKP’nin tek başına iktidar olamaması, çözüm sürecinin “bir varmış, bir yokmuş”a dönüşmesinin ardından başlayan kanlı terör eylemleri...
İstanbul’dan Ankara’ya doğru yol alırken güzel ülkem yine kana bulanmış, dört ayrı yerleşim biriminde terör, altı can almıştı...
Yine şehit cenazeleri, yine gözyaşı ve hüzün!
20 Temmuz’dan bugüne 32 askerimizi, polisimizi ayyıldızlı bayrağımıza sararak, törenler düzenlemiştik.
30 yıldır aynı tümceler, aynı sözler:
“Şehidimizin akan kanı yerde kalmayacak, teröristlerden hesap sorulacak!”
Yoksul evlerin 30-40 bin çocuğunu, bizim çocuklarımızı kara toprağa vermekten bıkmamıştık.
Yan yana dizilmiş şehit cenazeleri, analar, babalar, eşler, çocuklar...
Kimi evli, kimi nişanlı polisler, askerler...
Dağların kuytuluklarında “etkisiz hale” getiriyorduk ama terör belasından bir türlü kurtulamıyorduk.
Salt PKK değil, IŞİD, DHKP-C, adını yeni yeni duymaya başladığımız terör örgütleri...
Peki, bu işin sonu nereye varacak, ülke yangın yeri olmaktan nasıl kurtulacaktı?
Ankara’da, ortak hükümet senaryoları yazılıyordu...
Konuştuğum kişiler, AKP-CHP koalisyonunun kurulmasının çok zor olduğunu söylüyorlardı. Genel kanı şuydu:
“CHP, Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasal olarak uçuruma doğru hızla sürüklendiğini gördüğü için her şeyi göze alıp taşın altına elini koyuyor ama tepe noktada oturan muhterem buna engel oluyor. İş Başbakan Davutoğlu’na kalsa ortak hükümet bir gün içinde kurulur.”

***

Polis!
Asker!
Yurttaş!
“Barış mitingleri”ni bile içlerine sindiremeyip, “demokrasi ve özgürlükleri” savunanlara saldıranlar, toplumu ötekileştirerek ayrımcılık yapanlar acaba vicdanlarının sesini dinliyorlar mı?
Neredeyse günde 4-5 canın öldürülmesi, şehit düşmesi...
Bu kanlı bataklığı kurutmak, barışı yaşam biçimine dönüştürmek o denli zor mu?
Emperyalizmin kucağına düşüyor silaha sarılanlar, Kandil’i mesken tutanlar, kendi düzenlerini sürdürüp, egemenliklerini korumak için barışı, kardeşliği akıllarına bile getirmiyorlar.
HDP’nin salt Güneydoğu’dan Doğu Anadolu’dan değil; Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Bursa’dan milletvekili çıkarıp, yüzde 10 barajını üç puanla aşması bile pek ilgilendirmiyor onları.
Sanıyorlar ki ellerinde silah oldukça güçlü kalacaklar ve pazarlığa oturacaklar.
Açık yazmak gerekir: Kandil’in derdi anadilde eğitim, eşit yurttaşlık, demokrasi, özgürlük falan değil, egemen olmak, Selahattin Demirtaş ve çevresini en kısa sürede devre dışı bırakmak.

***

CHP’nin Kürt sorununa ilişkin seçim öncesi hazırladığı “22 soru 22 cevap” başlıklı kitapçıkta çok önemli saptamalar var.
Kitapçığı bir çırpıda okudum...
AKP’nin çözüm konusunda içten olmadığını, çözüm sürecini “siyasi rant” devşirmek için kullandığını çok kez yazmıştım ben de...
CHP de aynı görüşte...
AKP hükümetinin 7 Haziran seçimlerinden sonra “Kürt sorunu ve çözüm” sürecini birden dondurması aslında içtenlikli olmadığının somut bir göstergesi değil mi?
CHP’nin kitapçığını bulup okuyun...
Yanlışlar, mantık, sakıncalar!
CHP diyor ki:
“Faili meçhullerde zamanaşımının kalkması, hasta tutukluların serbest bırakılması gibi hukuk devletinin ve insan haklarının temel gereklilikleri dahi, CHP’nin somut yasa tekliflerine rağmen engellendi.”

***

Kandil, kanlı terör eylemleriyle nereye varır?
Seçim öncesi Diyarbakır mitinginde bombalı eylemde 3 kişi ölmüş, 200 kişi yaralanmıştı.
Demirtaş, o zaman, nasıl engellemişti kitleyi. 100 bin kişi hiçbir taşkınlık yapmadan nasıl dağılmıştı.
Kandil, masal anlatmayı bıraksın!
Demirtaş öncülüğündeki demokratik siyaseti boğmasın yeter...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları