Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Peki şimdi ne olacak? (04.08.2015)

04 Ağustos 2015 Salı

“Gezi”den bu yana gerginlikleri, çelişkileri derinleşmekte olan “toplumsal yapı”, Suruç katliamıyla “durum” değiştirdi. Suruç katliamının bilgisi, duyguları, anıları ise şimdi, yeni “durum” içinde öldürülenlerin sayısı hızla artarken, uzaklaşan bir trenin giderek yok olan görüntüsü gibi...
Şimdi “Çözüm Süreci” yerini savaşa, imhaya, misillemeye bıraktı. Ülkenin 12 yıldır şekillenen simgesel evrenindeki (aslında o biçimiyle bir “imkânsızlık” olan) bir “şey” yok oldu, büyük bir delik açıldı. Gezi’den seçimlere giderken yok olan, bir başka “şey”in (diğer inançlara, “dünyalara” saygılı İslam - bir başka “imkânsızlık”) yerinde açılan delik de şimdi hızla büyüyor.

Biraz ‘tarihsel’ baksak...
Osmanlı İmparatorluğu uzun bir çürümenin sonunda çöktüğünde, Anadolu coğrafyasının ekonomik geriliği, sınıf şekillenmelerinin dengeleri, kültürel karmaşıklığı içinde, mülk-iktidar sahibi sınıfların ayakta kalan temsilcileri bu yıkıntıdan yeni bir toplum, ülke, ekonomi, vatan inşa edebilmek için bir dizi “imkânsızlığı” çeşitli “fantezilerle” (“mükemmellik” vaat eden anlatılarla) yönetmeye çalıştılar:
Kapitalizmin, emperyalizm, dünya ekonomisi aşamasında ulusal bağımsız kapitalist gelişme. Türkler-Kürtler, Sünniler- Aleviler (Hıristiyanlar-Museviler...) gibi bir çokluğun üzerinden halkçı, laik, sınıflar üstü bir ortak-vatandaşlığa, kimliğe dayalı Türk ulusu. Tek parti rejiminden, çok partili bağımlı “az gelişmişliğin gelişmesine” geçerken demokratikleşme...
Cumhuriyetin ilk kurucu dönemi kapanırken, bu “fanteziler”, önce Kürt isyanlarının, sonra NATO, Soğuk Savaş yapılanmalarının; işçi hareketini, sosyalist hareketi, Kürtlerin taleplerine ilişkin kıpırdanmaları bastıran askeri darbelerin; Müslüman entelijensiyayı yeniden devlet-siyaset alanına davet, giderek entegre eden siyasi partilerin, hükümetlerin elinde aşındılar; neoliberalizmin ekonomik- toplumsal-ideolojik modelinin şokuyla da hızla dağıtmaya başladılar.
AKP döneminde bu dağılma, bir çöküşe dönüştü. Bu çöküşün toplumsal sancılarını uyuşturacak, devlet- siyaset alanında başlayan, hegemonya sürecini, iktidar değişikliğini gizleyecek, demokratikleşme, ılımlı İslam, “Müslümanlara baskı yapılıyordu”, “Kürt açılımı” gibi yeni “fantezilerin” de ömrü uzun olmadı.
“Gezi olayı”, “yolsuzluk skandalları”, her türlü muhalefete yönelik, acımasız fiziki ve simgesel şiddet, Suriye politikası, IŞİD-TIR’lar vb., açıkça dillendirilen tek adam yönetimi, totaliter rejim arzusu, nihayet seçimlerden başlamak üzere iktidarla muhalefet arasındaki çizginin Sünni İslam olarak şekillenmesi bu “fantezileri” yıktı...

İslam İslam ve İslam...
Ülkeyi “marka” olarak düşünen liberal entelijensiya, “Ülke hikâyesini kaybetti, yeni bir hikâye lazım” derken tam da bu durumu kastediyordu... Ne kadar işlerine gelecek bilemiyorum ama, AKP liderliği, bu “yeni hikâyenin” Sünni İslam olması konusunda çok kararlı.
Siyasi iktidarı, devlet aygıtını, toplumsal artığa el koyma kanallarını ele geçirerek dönüştürmekte olan İslamcı entelijensiya, kazanımlarını korumak için, toplumda “hakikatin”, “biyopolitiğin”, disiplin-kontrol-cezalandırma rejimlerinin, iktidarın meşruiyetinin tek ve rakip siz kaynağının Sünni İslam olacağı bir noktaya hızla, ne pahasına olursa olsun ulaşmaya çalışıyor.
Sünni İslam dışındaki mezhepler (Cumhurbaşkanı’nın Endonezya açıklamalarına bakınca), İslamı bölen, hatta ateistleri savunan zararlı akımlardır. Siyasal İslamın entelijensiyasına göre “Kürt sorununun tek çözüm yolu, İslamdır; ötesi hüsrandır!”, “Bireysel özgürlükler, özgürleşme, laiklik hurafedir... Sınıfsal, etnik, ulusal, cinsel farklılıklara, çelişkilere cevap ‘ümmet’tir”.
Suruç’tan sonra hızla şekillenen durum, iç savaş taktiklerinin devreye girmesi, bu noktaya ulaşmakta açık şiddetin açıkça kullanıldığını, sürecin Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması gibi incir yapraklarıyla süsleneceğini de gösteriyor.
AKP, siyasal İslam, atması gereken adımları milliyetçilerin desteğini de alarak kararlılıkla atıyor. Peki ya “demokratik” muhalefet?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları