Polis devleti biçiminde örgütlenmiş olan diktatörlüklerin üç vurucu ayağı vardır:
İstihbarat...
Polis...
Ordu.
Elbette bu devletlerde yargı bağımsızlığından da söz edilemez...
Yargı tümüyle siyasal iktidarın emrindedir.
Zaten yargıya çok fazla iş de düşmez...
Çünkü istihbarat-polis-ordu üçlüsü ülkeyi tam bir baskı altında tutar.

***

AKP iktidarında, yeni müsteşar atandıktan sonra, Milli İstihbarat Teşkilatı tümüyle Başbakan Erdoğan’ın kişisel denetim ve korumasına alındı ve işlev alanı çok genişletildi...
Savcıların, MİT Müsteşarı’nı ve yardımcılarını ifadeye çağırma teşebbüsü, Meclis’ten çıkarılan özel kanunla bir gecede önlendi ve soruşturmayı başbakanın iznine bağlayan koruma kalkanı ile tümüyle devre dışı bırakıldı.
Zaten gerek PKK ile müzakerelerde, gerek Erdoğan’ın ABD seyahatindeki temaslarda MİT Müsteşarı ön plana çıkmıştı.
Hatta Başbakan’ın, sonradan açığa çıkan görüşmeleri kastederek, PKK ile müzakereler konusunda, “Biz görüşmüyoruz, kim böyle bir iddiada bulunuyorsa şerefsizdir” dediği temasları da MİT başlatmıştı.
Başbakan’ın ABD seyahatinde de MİT Müsteşarı, Dışişleri mensuplarının bile önüne geçmişti.
Öyle anlaşılıyor ki, istihbarat teşkilatı Başbakan’ın iç ve dış politikasında en önemli rolü oynayan kurum haline gelmiştir.

***

Zaten bürokratik mekanizmalarla tam denetim altında olan poliste olupbitenleri ise herkes görüyor...
Cemaatle ittifak halinde kendi kurdukları düzeni bile beğenmeyip yüzlerce (binlerce?) polisi görevden alarak yeni tayinlerle, polis teşkilatını hallaç pamuğu gibi attılar...
Böylece polis, sadece siyasetin emrinde, savcıları bile dinlemez oldu.

***

Şimdi sıra orduya gelmiş görünüyor:
Yeni ortaya çıkan tasarıya göre, Genekurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının bir yıl uzatılabilecek olan görev sürelerini yaş haddi sonuna kadar arttırma yetkisi...
Haklarındaki soruşturmaların, aynen MİT Müsteşarı’nda olduğu gibi Başbakan’ın iznine bağlanması...
Başbakanı Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin tek yetkilisi haline getiriyor:
Hem komutanları uzun süreli olarak atayabilecek, hem de haklarında savcılık ve yargıçlık yapacak.

***

Irak’taki Saddam ve Suriye’deki Esad rejimine “Muhaberat Devleti”, Doğu Avrupa’daki eski komünist rejimlere “Polis Devleti”, AKP Türkiye’sine ise “İleri Demokrasi” diyen sözde liberallerin ve eski solcuların kulakları çınlasın!