Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Fayf mani tu fak fak!..’ (6)
Kasım ayı içinde yapılacak “Moskova Konferansı”na katılmayacağımızı ilan ettik. “Komünizme karşı mücadele faaliyetlerimizi” artırdık. Oysa aynı yıl ABD hükümeti, senatör Joseph McCarty’nin “pek normal” olmadığı sonucuna vararak kendisini tüm görevlerinden almış, “komünist takibat” durmuştu. Biz ise hızımızı alamıyor, tren pencerelerinden atılan portakal kabuklarında orak çekiç, kibrit kutularında Stalin’in bıyıklarını arıyorduk. 8 Mart 1955 günü liselerde okunan bir astronomi kitabı hakkında soruşturma açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nca kabul edilmiş bu kitapta, Stalin ve Lenin’in resimlerinin yer aldığı ve bu resimlerin öğrencinin dikkatini çeksin diye bir meteor resminin ortasına yerleştirildiği saptanmıştı!
Antikomünizm, yeniyetme ithal ikameci montajcı kapitalistlerin, palazlanan toprak ağalarının parlamentodaki temsilcilerine yön veren bir ideoloji haline gelmişti. Amerikan emperyalizmiyle el ele, kucak kucağa Türkiye’yi, Türkiye’nin zenginliklerini yağmalamak yolunda bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına karşı işlenen her türlü suçu meşrulaştıracak bir zemin, cılız ekonomimiz ancak bu zeminde yabancı sermayeye teslim edilebilirdi. Bunlara karşı çıkacak toplumsal muhalefet de ancak bu zeminde susturulabilirdi.
Nitekim öyle oldu. Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ilk “talan harekâtının” siyasal-ideolojik temsilcisiydi.
***
Daha sonraki yıllarda başlı başına bir toplumsal soruna dönüşecek gecekondulaşma da bu dönemde başladı. Büyük kentlerin çeperlerindeki geniş alanlar DP yandaşlarının yağmasına açıldı. İktidar partisinin il, ilçe, bucak başkanlıklarının denetiminde yeni yeni gecekondu mahalleleri türüyordu.
1955 yılının 6-7 Eylülü’nde, İstanbul’un gecekondularından toplanan kalabalıklar “milliyetçilik” adına kentin birçok yerinde Rum asıllı yurttaşlarımızın evlerine, işyerlerine saldırdılar; mallarını yağmaladılar, papazları sünnet etmeye kalkıştılar. Kısa bir süre sonra bu “operasyonun” bir hükümet provokasyonu olduğunu öğrenip şaşıracaktık. Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bomba atarak “Başla!” işaretini veren genç adam, ilerleyen yıllar içinde devlet katında üst düzey mevkilere yükselecekti.
Sonraki dönemlerde Türkiye’nin politikalarına yön verecek “sağ” siyasal kadrolar bu ortamda yetişti. Tümü “antikomünist”, “milliyetçi”, “muhafazakâr” oldu. İçlerinden bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları çıkardılar.
Ama hiçbiri “demokrat” olmadı, olamadı.
***
Uzun bir yazı oldu. Fakat bugünü anlamak için düne bakmanın yararlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiçbir gelişme bir öncekinden bağımsız olarak ortaya çıkmıyor. Bu, sosyoloji, ekonomi gibi politika için de geçerli bir gerçek.
Örneğin, geri dönüp baktığımızda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 13 yıllık iktidarının tartışılmaz lideri Recep Tayyip Erdoğan ile Demokrat Parti lideri Adnan Menderes arasındaki siyasal-ideolojik bağ kadar uygulamaları arasındaki benzerlikleri de somut olarak görebiliyoruz.
Yeri geldikçe bundan böyle de geri dönüşlere başvuracağız.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki