Hikmet Çetinkaya

Hem Dinbaz Hem Düzenbaz!..

19 Ocak 2014 Pazar

Kirlenmiş bir toplum, kirlenmiş bir siyaset, din eksenli bir yapılanma, tarikatlaşma, cemaat, sermaye, yolsuzluk, talan, soygun, vurgun...
Böylesini şimdiye dek görmemiştik!
Adalet, hukuk, demokrasi ve özgürlükler bir gün gelir herkese gerekebilir denildiğinde “askerci-darbeci” yaftası hemen yapıştırılıyordu.
O yıllar unutulmadı...
4-5 yıl önce şafak operasyonları yapılırken, 2010’da “yetmez ama evet” denilirken, rüzgâr gülleri, fırıldaklar, liboş tayfa AKP iktidarına yalakalığı bile aşan boyutta, yalamacılık yaparken, medya patronları, işadamları, siyasetçiler Pensilvanya’dan “icazet” alırken alan ve satan çok hoşnuttu.
Başbakan Erdoğan, Türkçe Olimpiyatları’nda daha dün “bu vatan hasreti bitsin, artık dön” derken Hocaefendi, Okyanus ötesinde televizyonun karşısında gözyaşlarını tutamıyordu.
Bakıyorum eski dostlar şimdi düşman olmuş...
Fethullah Gülen’in eski ibrikçileri, eline baltayı almış televizyon ekranlarında vuruyorlar...
Vay benim koçum vay!
Ne de yakışıyor sana döneklik, ikiyüzlülük!
Şimdilerde “paralel tuzak” dediğin cemaatin tetikçisi değil miydin bir zamanlar?
Nerelerdeydin şimdiye kadar, söyler misin?
Seni tanırım, sahtekârın teki, düzenbazın birisin...
Nasıl saldırıyorsun öyle?
Bir zamanlar bana saldırıyordun sen!
O zaman Hocaefendi’nin yanındaydın...
Şimdi terk etmişsin, çıkarın için iktidarın yanında yer almışsın, eveleyip geveliyorsun, bilmişlik taslıyorsun!
Bunları yaparken hiç utanmıyorsun!

***

2007 yılında başlayan hükümet-cemaat eksenli şafak operasyonlarındaki gözaltılar, tutuklamalar, açılan davalar...
Yine cemaate yakın polis müdürleri, savcılar, yargıçlar, maliyeciler!
Hükümet çevreleri, bakanlar “darbe davaları”na ilişkin ne diyor şimdi:
“Bu işi düşünen asker sayısı 5’i geçmez ama yüzlerce asker, sivil zindanda!”
İzmir’de süren Fuhuş ve Casusluk davasında içerde yatan askerler...
Bu kadar çok casus nasıl bir araya gelmiş...
Tam bir kara mizah!
İstanbul’da görülen KCK davası ve tutuklu gazeteciler davası...
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davaları...
Daha pek çok yerde başka siyasi davalar...
Kim kimi kullandı?
Hükümet mi cemaati yoksa cemaat mi hükümeti?
Birlikte hareket ettiler, Türkiye’yi demokratikleştirip özgürleştirmek(!) için...
Bu özgürleştirme, laik demokratik Cumhuriyetin altını oyarak, Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı küçümseyip, Deniz Kavukçuoğlu’nun dün yazdığı gibi, demokrasi düşmanı İyad bin Amin Madani’yi Türkiye’ye getirerek...
AKP iktidarı demokrasi ve özgürlüklerin laiklik temelinde yükselmeyeceğini sanıyor...
Onlara göre laiklik din düşmanlığı sayılır.
Algıları böyle...
Oysa eski Yunan’daki laikos (laik) sıfatından gelir; anlamı halk ya da ahali (millet) demektir Türkçemizde.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir...
Tarikatların, şeyhlerin, şıhların, imamların değil...
Avrupa’da kiliselerin olmadığı gibi...

***

Şike davasının Yargıtay’da onanması rastlantı mı acaba?
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’ün mal varlığına TMSF’nin el koyması!
İddiaya göre Sarıgül 1998’de Bank Ekspres’ten aldığı 3.5 milyon doları ödememiş...
Peki siz 12 yıldır iktidarda değil misiniz?
Demek bunca yıldır aklınıza gelmedi, yerel seçimler yaklaşınca birden uyandınız.
Halk bunu yemez!
Sizin korkunuz şu:
“İstanbul’u kaybeder miyiz?”
Sarıgül laiktir, cumhuriyetçidir, aydınlanmacıdır...
Salt cemaatlerle değil, camiyle değil, havrayla, kiliseyle de arası iyidir.
Bunu herkes bilir!
Sarıgül seçimi az farkla kazanabilir de, az farkla kaybedebilir de...
Kutular, kutucuklar, oğullar, oğulcuklar, kirli ilişkiler ortaya çıkınca bu panik niye?
Sizin hukukun üstünlüğüyle, yargı bağımsızlığıyla, demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesiyle uzaktan yakından ilişkiniz yok...
HSYK’ye “Avrupa modeli” arayacağınıza, önce demokratik ve özgürlükçü anayasa için adım atın...
Türkiye’nin buna gereksinimi var!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları