Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kaos korkusu ve emperyalizm - IV

29 Haziran 2015 Pazartesi

Jeopolitik alanında son tartışmaları aktarıyordum. Bugün bitirirken, bu tartışmaların odağındaki Çin’e bakacağım.
ABD’nin, Çin’in hegemonyacı yükselişini engelleyebilmek için, onu var olan düzenle bütünleşmeye, düzeni stabilize etme konusunda sorumluluk üstlenmeye ikna etmesi gerekiyor. Ancak RAND Corporation’dan Timothy Heath’ın The National Interest’de yayımlanan, “Çin’in Yükselen Dünya Düzeni Vizyonu” (21/05/2015) başlıklı yazısında vurgulandığı gibi Çin, ilk kez ABD ve İngiltere’ye, Almanya’ya karşı yardım ettiği 1914 tarihinden sonra Versay Anlaşması’nda yediği kazığı unutmamış, aldığı dersi dış politikada önemli bir ilke düzeyine yükseltmiş. O zaman tepki olarak yükselen 4 Mayıs hareketi, büyük bir isyanı, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasına kadar uzanan süreci başlatmış. Şimdi Çin, kendi kurmadığı bir düzeni stabilize etmeye çalışmak yerine, kendi çıkarlarına, “4 Mayıs Ruhuna” daha uygun bir düzen kurmayı amaçlıyor.

Bir ölçek sorunu
G. Arrighi, kapitalizmin tarihinde, Cenova, Hollanda, İngiltere ve ABD hegemonyalarını irdelerken ölçek sorununa dikkat çekiyordu: Her hegemonya döneminde hegemonyacı devletin, kontrol ettiği topraklar öncekininkilerden daha büyük oluyor. (Spatial and Other “Fixes” of Historical Capitalism, JWSR, 2004)
ABD hegemonyasını izleyecek bir düzende de kapitalizm daha yaygın, daha derin lider, devleti de daha büyük olmak durumunda. Bugün bu bağlamda tek aday Çin.
Steve LeVine’in, Reuters’da yayımlanan araştırmasına göre, “Çin tarihin gördüğü en yaygın küresel ticari-askeri imparatorluğu inşa ediyor”. Levine, 18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere’nin imparatorluk düzenini, inşa ettiği altyapı ve deniz yolları üzerindeki egemenliği sayesinde sürdürebildiğini savunuyor: Bu altyapı, İngiltere imparatorluğunun iskeleti ve gücünü taşıyan damarlardı.
Bugün de Çin, dünya yüzeyinde yayılan yollar, demiryolları, limanlar, havaalanları, barajlar, petrol, gaz boru hatları gibi altyapı yatırımları gerçekleştiriyor ya da planlıyor. Bunları inşa edecek mali kaynakları harekete geçiriyor; karşılığında, doğal kaynaklar, madenler, enerji havzaları alanlarında imtiyazlar elde ediyor; yeni uluslararası ittifaklar kuruyor. Bu ittifaklardan, altyapıdan yararlanmak için gelen Çinli şirketler, Çin piyasalarında sıkışınca, dış pazarlara gitmeye çalışan girişimciler, işçi-uzman nüfusu, bir ticari-diplomatik-kültürel “ağ” inşa ediyor: Çin kendi çıkarlarına uygun bir küresel mekân yaratıyor.

En geniş imparatorluk...
Çin’in oluşturmaya başladığı bu “ağ” içindeki başlamış ya da planlanan projelere bakınca, karşımıza, Güneydoğu Asya’dan Afrika’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya, Antarktika’dan Güney Kutbu’na bir alan; bu alanda, Samoa’dan Rio’ya, St. Petersburg’dan Cakarta’ya, Mombasa’dan Vanuatu’ya, Çin’ın Yiwu kentinden Madrid’de, Orta Çin’den Belçika’ya kadar uzanan ekonomik noktaları birbirine bağlayan hızlı tren hatları, deniz yolları, limanlar, havaalanları ağı çıkıyor. Bu alan içinde, Pakistan’da planlanan 42 milyar dolarlık altyapı projesi, Çin’i Malaka Boğazı’nı kullanmaktan, dolayısıyla ABD’nin deniz yolları üzerindeki kontrolüne takılmaktan kurtarmayı amaçlıyor. Çin ve Avrupa Birliği 250 millik bir hızlı tren projesinin finansmanı üzerinde anlaşıyor.
Geçtiğimiz haftalarda biri Reuters’da (22/06), diğeri Financial Times’da (21/06) iki ayrıntılı denemede yazarlar, Çin’in “Aktif Savunma” stratejisi ile ABD’yi küresel olmasa bile yerel bir savaşta yenebilecek düzeye ulaştığını vurguluyorlardı. Çin’in bu konuma “yeni jeopolitiğin” tüm araçlarını kullanarak ulaştığı söylenebilir: Çin, internet üzerinde çaldığı bilgilerle askeri teknolojisini geliştiriyor; Çin Denizi’nde, üzerine askeri tesislerin kurulabileceği yapay adalar yaratarak alan yaratıyor. Çin, Asya Altyapı Yatırım Bankası, IMF’nin Çin parasını rezerv para olarak kabul etme olasılığıyla, jeopolitik adımları “jeo-ekonomik” gelişmelerle destekliyor.
Bölge analistleri, Çin’in ABD’yi Güneydoğu Asya’da sıkıştırmayı, bölge dışına itmeyi amaçladığını savunuyorlar (F.T.). Türkiye, bu iki tektonik plakanın sürtünmeye başladığı bir yerde bulunuyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları