Hikmet Çetinkaya

Zeytin ağacından milli iradeye...

25 Haziran 2015 Perşembe

Milletin Meclisi açıldı, vekilleri yemin etti... Sırada milletin
Meclisi’nin başkanının seçilmesi var...
7 Haziran seçimlerinde halkımız hiçbir partiye tek başına hükümet kurma yetkisi vermedi.
Hükümetin büyük ortağı AKP olacak. Kimileri AKP CHP, kimileri AKPMHP hükümetinin kurulmasını istiyor.
Biraz beklememiz gerekiyor...
Bir erken seçim hükümeti mi olacak yoksa dört yıl sürecek bir hükümet ortaklığı mı?
Henüz bu konuları konuşmak için erken...
Hele Meclis başkanı bir seçilsin, kiminle ortaklık kurulacağı anlaşılır...
Ülkemin insanı eskisi gibi siyasetle pek fazla ilgilenmiyor; doğaya, hayata bakıyor.
Doğanın can çekişmesine, çevre katliamına bakıyor.
Doğa katliamı, en güzel ve gülüşüne işlenmiş bir zaman dilimi içinde “varoluşun tarihsel aklımızı” alıp götürüyor bir bilinmeze...
Çevre ve şehircilik bilincimizi ezip geçen, yok eden 13 yıllık AKP iktidarı, yeşil alanlara gökdelenlerin dikilmesine izin verirken muhalefet susuyor...
Akdeniz fokları kaybolup gitti... Onlar için hayat bitti...
Ya ormanlarımız, koylarımız, büklerimiz, ırmaklarımız, göllerimiz!
Bir dönem gözler bizdik; sevinç, umut bizdik gelecek kuşaklar için...
Çözülüp darmadağın olduk, sağır sınırlarda görünmez olduk!
İşte o zaman yitirmiştik her şeyimizi... Var ve yok olanı bir kıyıya atıp sadece seyretmiştik...

***

Bizim çocuklarımız, gençlerimiz umudun peşinde koşarlarken, Gezi Direnişi’nin çığlığı olurlarken kirli siyasetin içinde yuvalananlar, yalanlarla, bağnazlıkla onları susturdular...
Bu kirli düzen çocuklarımızı işkenceden geçirdi, zindana attı, tecavüz etti, falakaya yatırdı...
Yetmedi!
Öldürdü onları gözünü kırpmadan!
Gazladı!
Berkin, Abdullah, Ali İsmail, Ahmet!
Onlar Anadolu toprağının fidanlarıydı, barışın simgesi zeytin ağacının dalları, Gökova Körfezi’nin üzerine düşen yıldız yağmuru...
Ortaca’da, Tarsus’ta, Mardin’de...
Binlerce yıllık tarihin ve kültürün boy verdiği yaşadığımız bu coğrafyada,
Özgecan, Cansu, Uğur...
Kimi tecavüze uğradı, sonra katledildi, kiminin ise polis kurşunuyla bedeni delik deşik edildi...
Nasıl kıydılarsa zeytin ağaçlarına, fıstık çamlarına, palamutlara, aynen öyle kıydılar...
Şairin dizelerinde olduğu gibi, “çığlıklar hâlâ o çığlıklardı” ama duyan yoktu...
Nasıl bir hükümet ortaklığı olacağı senaryoları yazılırken, ben yine asit kuyularını, Roboski’yi, cayır cayır yanan bedenleri, Afyon cephaneliğinde, sınır boylarında şehit düşen Mehmetleri, derin uçurumlarda, vadilerde öldürülen Kürt çocuklarını düşünüyordum.
Ağaçlar, çocuklar, talan edilen dağlar, ovalar...
Çokuluslu altın avcıları!

***

Çocuklar, genç kızlar, delikanlılar...
Dipten ve derinden gelen bir sarsıntı, bir hıçkırık, haykırış, ölüm vardiyaları...
Biz 13 yıllık bir iktidardan zulüm gördük zulüm...
Hayata dair, umuda dair ne varsa aldılar elimizden... Paralel maralel hikâyeleri anlatıp insanları zindanlarda öldürdüler...
Oysa birlikte yapmışlardı her şeyi!
Kibirliydiler, tepeden bakıp bağnazlığın resmini çiziyorlardı...
Türkiye’yi Suriye’deki bataklığın içine çekmek için çabaladılar, ülkemizi köktendincilerin, canilerin yol geçen hanına çevirdiler.
Din bezirgânıydılar...
Güzelliklerimizi, güneşimizi, havamızı, suyumuzu çalıp sattılar, Rıza’yı kucaklayıp öptüler...
Doğru dürüst bir sol parti, muhalefet yoktu karşılarında. O yüzden 7 Haziran seçimlerinde sandıktan birinci parti olarak çıktılar 13 yıl iktidar olmalarına karşın...
Halkımız böyle istedi!
Milli iradeye saygı ve kaygı...
Öyle işte! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları