Hikmet Çetinkaya

Bataklık...

16 Ocak 2014 Perşembe

Hayatın insanı nereye sürükleyip götüreceği belli olmuyor...
Devletin çarkları kimi zaman senin için dönüyor...
Başkalarını parçalıyor, hayatları karartıyor, işsizliğin uçurumunda intiharlar olurken birileri önceden verilen sınav sorularıyla, kopyalarla, torpille devletin duyarlı kurum ve kuruluşlarına yerleştiriliyor.
Eski dostlar, cemaatler, liberaller “yetmez ama evet” diyenler, şimdi ellerinde palalarıyla birbirlerine girişirken ben güzel yurdumun insanını düşünüyorum.
Bunca yolsuzluğun, vurgunun, soygunun sarmalında bir hayat...
Mercimek, bulgur, peynir ve zeytine devşirilen oylar...
Paralel devlet algısı, çete ve şimdi de Haşhaşi...
Haşhaşi’nin ne olduğunu yurdumun insanı bilmez!
Gazeteler yazdı, televizyonlarda tartışıldı, yinelemeye gerek yok!
Bir tarikatın peşinden yeni mi gidiyoruz ya da tarikatların müridi son 11 yılda mı olduk?
İlkel kiralık katilleri yeni mi bulduk, inlerinden çıkarmaya karar verdik?
İnançlı mürit olmayı, Tapınak Şövalyeleri’ne karşı savaşta, din sosunu ilkelliğin kan çukurunda niye çiçeklendirdik?
Da Vinci’nin yaşadığı çağda mıyız biz yoksa?
Sinan Tartanoğlu, dün Cumhuriyet internet sitesinde “6 yıl boyunca Haşhaşi olduk”u yazdı...
Floransa’da Medici ailesinin korumasında “Cennetin Elması”nın peşine düşmüştük...
Oysa biz Anadolu’nun güzel elmalarını unutmuş, Hollanda’dan elma ithal ediyorduk...

***

Tarihsel derinliği 1100’lü yıllara dayanan bir tarikat yapılanması günümüzde küresel güçlerin desteğinde başka tarikatların merdivenlerini altın ve yeşil dolarlarla donatırken devlet içinde kıyamet kopuyor...
Tarikat ve korsanlık sarmalı, devlet içinde devlet, NATO Gladyosu, faili belli cinayetler, katliamlar...
Susurluk çetesini unuttuk...
Hrant Dink, Uğur Mumcu, Musa Anter cinayetlerini de...
El Kaide ve El Nusra’nın cirit attığı ülkemizde, devlet içinde devlet, yasal ve yasadışı dinlemeler, kasetler...
Gülme komşuna gelir başına!
Sonunda Fethullah Gülen’in telefon konuşmaları da internete düştü.
Bu kasetlerle, dinleme, izleme ve fişlemelerle nereye varacak Türkiye?
2007 yılında kurmay subayların, soyunu sopunu, sicilini, Alevi, solcu olduğunu gösteren bir site vardı...
Kurmay subayların aile bireyleri, uzaktan ve yakından akrabaları o sitedeydi...
Demek oyun bitmiyor...
Bizim Haşhaşi’ler bugün değil uzun yıllardır var...
Susurluk’ta, Trabzon’da, Malatya’da...
Bataklıklarda, kör gecelerde...

***

Bu ülkede binlerce, on binlerce insanı dinlediler yasadışı yollarla...
Dijital veriler ürettiler, bilgisayarlara yüklediler.
O yıllar bu dinlemeleri, sahte belgeleri güle oynaya sayfalarına koyan iktidar-cemaat medyası ne denli mutluydu değil mi?
Demek ki Türkiye’nin demokrasiye, özgürlüklere, evrensel hukuka, adil yargılamalara gereksinimi var!
Türkiye’de ne gazeteciler ne bilim insanları ne de Hocaefendi’ler dinlensin!
Suçluyla suçsuz, katille gazeteci, aydın aynı çuvalın içine konulmasın...
Hayat belli olmuyor işte!
Nereden nereye!
Çok ölüyoruz çok, çok dinleniyoruz...
Suçlanıyoruz!
Fuhuş ve casusluk suçlamasıyla zindanda yatan subaylar...
Dijital kanıtlar sanık avukatlarınca çürütülmesine karşın hâlâ zindandalar...
Gelecekleri yok oldu davalarda...
Emekliliklerini bile kazanamadılar!
30 yıl önceye dönüp bakıyorum...
Ne kadar çok öldük, çok ölüyoruz, farkında mısınız?
Aydınlatılması engellenmiş cinayetler...
Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Albay Çillioğlu, Albay Özden...
Peki, Haşhaşi nasıl olunur?
Fedailerin inancının peşinde gidip ölüm mangaları kurarak mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları