Hikmet Çetinkaya

Diyarbakır’da kanlı tezgâh!...

07 Haziran 2015 Pazar

Diyarbakır’da “İstasyon Alanı”nı dolduran on binlerce insan...
Genç, yaşlı kadın ve erkekler!
Çocuklar!
Yalnız bu yörenin insanı değil, Türkiye’de yaşayan insanlar bombalara, TOMA’lara, biber gazına, ölümlere, acılara, hüzünlere çoktan alışmıştı.
Güneydoğu’nun insanı, patlayan bombaları, faili meçhul cinayetleri, asit kuyularını, terör belasını çok iyi bilirdi...
Dile kolay tam 30 yıldır şiddet sarmalında yaşayan bir yöreden söz ediyorum...
Elimizi barışa uzatmak, kardeşçe yaşamak, sevgiyi, birlikteliği bir ekmek gibi bölüşmek, sevdalarımızı çoğaltmak...
Önce bir ses bombası, ardından ikinci bomba...
On binler el ele tutuşmuş, olası bir paniği önlemişlerdi...
Bombayı koyan ve koyanlar kimlerdi?
Elbet burası önemliydi...
Türkiye demokratik bir hukuk devleti olduğuna göre, kardeşliğe, topal ördeğe benzeyen demokrasimize tuzak kurmak isteyenleri, devlet o karanlık dehlizlerden çıkarıp, kulağından tutup bu coğrafyada yaşayan tüm insanlarımıza göstermeliydi.
Ben haberi öğrendiğim an, yıllar önceye gittim. Derin güçlerin Taksim Alanı’nda kurduğu tuzakları, keskin nişancıları anımsadım...
Diyarbakır’da da dün bomba patladı, iki insanımız öldü, çok sayıda yaralı ve ağır yaralı var...
Halk kurulan tuzağa düşmedi, panikleyip birbirini ezmedi, ortalığı yakıp yıkmadı...
Hem selam olsun Diyarbakır’a, hem de geçmiş olsun, başımız sağ olsun!

***

HDP lideri Selahattin Demirtaş ve yöneticilerinin, bombanın patlamasının ardından yaptıkları konuşmalar, olayları televizyonlardan izleyen pek çok insanımızı mutlu etti...
Barışa uzanan eli, dili, köprüyü koparmak, yıkmak isteyenlere karşı insanlar kışkırtmalara, kurulan tuzaklara gelmedi...
Sosyal medya sabaha dek ayaktaydı, atılan mesajlarda, tümlük, insanlık, sevgi “aman ha oyuna gelme” türü yazılar vardı.
Hayat, insanlık yazı tahtasına benzer... Karatahtada bıraktığı izler bir sonrakine geçer...
Günlük yaşamda kimi zaman bir görüntü, esinti, renk, korku, davranış, ses, gürültü belleğin gizemli kapısını vurur.
O kapı önceki gün vuruldu!
Bu sağduyudan başkası değildi!
Biz o sağduyunun yitip gittiğini sanıyorduk oysa!
Sağ ol Selahattin Demirtaş ve HDP yöneticileri...
Bize anımsattınız onu!
Çağrışımla zamanın gerisinde kalan yılları, düşünceyi, Behice Boran’ı, Mehmet Ali Aybar’ı, Sadun Aren’i, Bülent Ecevit’i...
Eski bir kitap ve unutulmuş sayfalar...
Sevgi, aşk, barış!
Yaşadıklarımızı yeniden yaşattığınız, tuzağa düşmediğiniz için...

***

Yaşananların anılaştığını, zamanın geçtiğini, ihanetlerin nasıl yapıldığını bilirim...
Yolu sizin oralara düşenler de bilir...
Terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur!
Terörle nereye varıldı bugüne dek?
Otuz yıldır terörle iç içe yaşıyoruz da ne geçti elimize düşmanlıktan başka!
Gelin el ele tutuşalım, umutlarımızı hayatımıza katalım, sevgi türküleriyle güle oynaya yürüyelim!
Niye bu ayrımcılık, ötekileştirmek!
İnsan salt kendi belleğiyle yaşayamaz...
Ayrışma zamanı değil dostlar, tümleşme zamanı!
Gelin anılarımızı yanımıza alalım ve geleceğin aydınlık günleri için dağları, denizleri aşalım...
Yeter bu çatışma ortamı, gelin barış ateşini yakıp barış köprüsünden geçelim...
Diyarbakır’da on binlerce insana kurulan tuzak, o tuzağı kuranlar...
Yaşamı yeniden yaşamak, baskıya, şiddete boyun eğmemek!
Dik durabilmek!
Duygulu yaşantın seni daha duyarlı insan yapar, sakın unutma!
Aşılmış aşklar penceresinden denizi seyrederken, tarçın kokulu odalarda sevginin yüreği titrer...
O yürek küt küt atar!
Anılarımız geleceğimizi yönlendirir, anılarımız bizi yıldızlarla buluşturur..
Bir takvim yaprağı daha düşer!...
Sarıl birbirine halkım, diren demokrasi, özgürlük, kardeşlik ve barış için!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları