Hikmet Çetinkaya

Darbe için cunta mı kurduk?..

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Hayatın kanlı ırmağında yıkanan, bizim çocuklarımızdı, sakın unutma!.. Unutma göğün altında bu topraklarda yaşayanları...
Unutma zamanı, insanlığın erdemini, yoksulu, ezileni...
Köle pazarlarını, çocuk gelinlerimizi, aşiret düzenini, kör inancı...
Söyleyeceklerime ister inan ister inanma, ama dinle!
Çağımızın bilinçli insanı, bencilliğini insanlığın değer ölçüsünde tartarken, zamanın saatini ayarlayacaktır bir gün mutlaka...
O gün çağdaş mantığı özümleyebilen kişinin zamanı da hiçbir zaman zamaneleşmeyecek...
Çocuk ölümleri olmayacak!
Özgür düşünce hayat atlasında çoğalacak kendiliğinden...
Bağnazlık, din eksenli siyaset, ırkçılık gelişip hayatımızı etkilemeyecek...
Değişen çok şey olacak...
Sümbül Dağları, Munzur Ovası, Manyas, Bafa Gölü, Miletos, Beş Parmak Dağları, Çanakkale, Altınoluk...
Yurdumun dört bir yanı!
İnsan sevgisiyle yumak yumak, tarihin atlasında kültürler coğrafyası olacak...
Acıları ve sevinçlerimizi mantığın süzgecinden geçirdiğimiz günleri görecek çocuklarımız...
Bunun anlamını özümseyecek onlar!
Duygular hiçbir zaman körelmeyecek, alaca şafaklar, gün doğumları aşkın, sevdanın, sevginin, barışın kardeşliğin çığlığı olacak.
Hayatın geçiciliği içindeki sürekliliğini algılayan bir toplum, ezeni kıskıvrak yakalayıp ezilenden yana olacak...
Şafak sökerken türküler söylenecek hep birlikte...
Toplum ötekileştirilmeyecek, ayrımcılık yapılmayacak...
Artık insan bilinçlidir; köle, kul değil bireydir.

***

Senin ışıldayan gözlerinde hayatın izlerini görüyorum farkında mısın?
Uçan bir kuşun kanadında, ceviz ağacının titreyen yapraklarında Nâzım Hikmet Ran’ın Gülhane Parkı’nda...
Hani yazmıştım ya “paralel yapı” denilen “iktidarla paralel” yapıyı; yanan, yakılan canları, Kuddisi Okkır’ı, intihar eden denizci Albay Ali Tatar’ı...
Her yer yangın yeriydi ya hani...
O kadar eski değil, dört-beş yıl önce!
Öyle cancağızım, paşaların paşası, sen dışarıda keyif çatarken, devre arkadaşların zindanda yatarken...
Canım, ciğerim, bir tanem, nur tanem...
Eh bu da Bedri Rahmi’den esinlenme olsun, beni bağışlasın...
Devlet, hukuk düzenimiz şinanay, hukuka hukuk demek zor, adalette eşitlik, dürüstlük daha zor!
Devletimiz, canım evrensel hukukumuz, evlere şenlik demokrasimiz, özgürlüğümüz, sermaye-emek çelişkimiz...
Soma katliamının üzerinden bir yıl geçti, dul ve yetimler yalnız kaldı...
Geceleri yıldız yağmuru altındaydı madencilerin mezarları...
İçimiz sızladı!
Gözyaşları ırmak oldu, Bakırçay Ovası’na yayıldı...
Devletim benim iki gözüm, canımın içi, yüreğimin çiçeği!
Sen otur bin odalı Sarayı’nda, ben Ceyda Karan’la birlikte “Çağlayan Adliye Sarayı”nda yargı önünde...
Suçumuz nedir anlamadık, kimseye hakaret falan etmedik...
Darbe yapmak için cunta mı kurduk?..

***

Hayatın kanlı ırmağı, akışkanlık, çocuk ölümleri, töre denilen o ortaçağ vahşeti, aşiret düzeni, feodal yapı...
Ölü çocuklar konuşmaz, genç kızlar, erkekler, kadınlar konuşmaz bilirim...
Bir televizyonda “Sesi Çok Güzel” yarışma programına katılan, ardından Diyarbakır’ın Ergani ilçesindeki evinde silahla başından ağır yaralanan 19 yaşındaki Mutlu Kaya, hastanede ölüme karşı direniyor.
Milyonlarca insanın hayatı, çocuklarımızın geleceği bu ülkeyi yönetenlerin umurunda değil!
Kimileri kasaları doldurur, kimileri altınları uçakla taşır...
Kasalar, kutular açığa çıkınca hukukun üstünlüğü ilkesi, yargı bağımsızlığı ezilip geçilir...
Ah benim havasına, suyuna, dağına, taşına, ovasına, denizine kurban olduğum memleketim ah!

***

Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak’tır. Mustafa Özbek eski genel başkandır, düzeltirim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları