Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dikta ve özgürlüksüzlüğün en somut kanıtı

21 Mayıs 2015 Perşembe

Bir süredir Hürriyet ile iktidarın liderleri arasında açık bir “çatışma” yaşanıyor. Bu ülkenin birliğini ve beraberliğini temsil etmekle yükümlü, sözde tarafsız ve partisiz Cumhurbaşkanı RTE ile AKP liderliğine ve başbakanlığa atadığı Davutoğlu, Hürriyet’in haberciliğine, manşetlerine, konuları verişine veryansın ediyor... Miting alanlarında seçim malzemesi yapıyor, seçmen kitlesini Hürriyet’e, nesnel gazeteciliğe, basın özgürlüğüne karşı adeta kıştırtıyor; her zamanki gibi kamplaşma yaratmaya, nefret ekmeye ve bunlardan sandık oyu yaratmaya çalışıyor...
Tabii iktidara yapışık bazı basılı kâğıt parçalarının da, bu kampanyaya “paralel” Doğan Medya’ya karşı aşağılık yayınlarını izliyoruz. Onlar zaten tam bunun için varlar.
Hürriyet de birinci sayfa yazılarıyla, sadece gazetecilik yaptıklarını iktidarın bu liderlerine anlatma uğraşı içinde...
Sadece bu görüntü bile, ülkemizde medyanın iktidarca tam bir çukurun içine itildiğinin ve basın özgürlüğünün sıfırı tükettiğinin net fotoğrafıdır.
Bir iktidar üstelik kendisi ile de ilişki içinde olmayan bir manşete nasıl karışır, o manşetin nasıl atılması gerektiği konusunda fikir beyan eder, gazeteye saldırır? Bu sansür bile değil, tam bir yok etme politikasıdır...

Apaçık çarpıtma
Hürriyet, Mısır’da Mursi için verilen kararı “Dünya şokta, yüzde 52 ile seçilen cumhurbaşkanına idam” diye duyuruyor. RTE de miting alanında Hürrtiyet’e bindirdi ve haberi “yüzde 52 ile idam” biçiminde verdiğini söyledi. Aslında böyle bir başlıkla, Hürriyet’in bizzat kendisini hedef aldığı düşüncesinden hareket etti. “Ben de yüzde 52 oy ile Cumhurbaşkanı seçildim, demek benim de idam edilebileceğimi ima etti..” biçiminde fikir yürüttüğü görülüyor. İşin ilginci, başbakanlığa atanan da aynı çarpıtmaya ortak oluyor.
Ki RTE aynı gün bir toplantıda “Mısır’da halkın yüzde 52 oyuyla seçilen Mursi ile ilgili idam kararı verildi” cümlesini, yani Hürriyet’in başlığını aynen tekrar ettiği halde!
Gazetenin başlığı çok net... Bunun yanlış anlaşılabilmesi mümkün değil. Ama maksat bağcıyı, yani Hürriyet’i ve sahibini dövmek, ama her fırsatta... İlgisi olsun olmasın... Nesnel gazeteciliğe saldırmak. Gazeteciliği batırmak, basın özgürlüğünün yerlerde sürüklendiği Türkiye’de ayakta hiçbir gerçek gazete bırakmamak; her türlü medyayı, yandaş medya çirkefliği içine sokarak batırmak; gazete okurunun güvenini sıfırlamak.
Muktedir, bunu yıllardır deniyor, ama halkın parasıyla satın aldığı, yandaş olmayan medyayı henüz istediği gibi batıramadığı ortada... Hürriyet’te gerçek gazeteciler işbaşında olduğu sürece bu mümkün değil. Uşaklık ve yalancılık yapmaktansa gazeteciliği bırakmanın en namuslu iş olduğunu bilirler.
Patronu, her açıdan, hukuki, yasal, anayasal, insan hak ve özgürlükleri, anayasa hürdür sansür edilemez anayasa ilkesi, uluslararası dünyaya güvendiği, dayandığı ölçüde, dimdik ayakta kalır, büyük destek bulur. En sonunda hep diktatörler, muktedirler, anayasaya, yasalara, özgürlüğe inanmayanlar yıkılıp gitmiştir ve gerçekler ayakta kalmıştır. Hürriyet, muktedirin ne saldırılarını, kayıplar hasarlar verse de atlatmıştır.

‘Özgürlükleri sonuna kadar savunacağız’
Ülkede henüz her şey çökmüş değil. Çökmez, çökemez de...
Bir de iktidar sahiplerinin Hürriyet’e “paralel ile işbirliği” suçlamasını yöneltmeleri ki, akla, “katilin psikolojik olarak suç mahalline gidip yakayı ele vermesi” trajedisini getirmektedir sadece. Evet paralelle işbirliğinden dolayı yargılanması gereken varsa, iktidarın ta kendisi olabilir! En büyük işbirlikçi!
Hem Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin hem Hürriyet imzasıyla, sıkı bir gazetecilik duruşu sergilenmesi umut vericidir, yasadışı muktedirlik uygulamalarına ancak karşı çıkarak, özgürlük, yasal ve anayasal haklar savunulabilir, geriletilebilir.
Gazeteciliği, haber verme özgürlüğünü savunmak bir numaralı demokratik görevdir.
Bugün muktedirlik korkusundan büyük çoğunluk, etkin kurumlar, yasa uygulayıcılar, suskunluk içinde ve boyun eğme eğiliminde. Bu gidişle yarın diktatörlüğün, halk üzerinde tam bir sopasına dönüşürler... Paylaşacakları sadece iktidarın kaderi olabilir...
Ne utanç verici bir durum!
Hürriyet diyor ki: “Eğer kastınız, Anayasa’nın güvencesi altında olan basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü gibi haklarımızı kullanmaktan korkmak ise... Bu özgürlükleri hiç korkmadan savunacağımızı bilmelisiniz.”
Başka söz söylemeye gerek yok.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları