Hikmet Çetinkaya

Bursa’da sarı sendika vurgun yedi...

21 Mayıs 2015 Perşembe

Bir süre önce şöyle yazmıştım bu köşede:
“İnsan zamanın içinde değil, zaman insanın içinde yaşar.”
Fransız filozofu Bergson böyle demiş...
Ben de “acaba” diye yanıt verirken, İlhan Selçuk’un yazısından bir alıntı yapmanın zamanı geldi diye düşündüm dün sabah televizyonda haberleri izlerken...
Fransız toplumbilimcisi Durkheim de Bergson’dan aşağı kalmıyor:
“Zaman kavramının kaynağı toplumlardır.”
Bunun anlamı nedir?
İlhan Selçuk 30 yıl kadar önce bu soruya yanıt vermiş:
“Doğru, zaman insana bağımlıdır!”
Gerçekten öyle!
Nereden aklımıza gelirdi Taksim’de başlayacak olan Gezi eylemlerinin tüm Türkiye’ye yayılacağı? Hiç aklımıza gelir miydi on binlerin sabaha karşı Anadolu yakasından yürüyerek Boğaziçi Köprüsü’nü geçip Beşiktaş’a bir ırmak gibi akacakları?
Zaman insanın içinde de olsa dışında da, insan var olduğu sürece öyle davranışlar sergiler ki, dilinizi ısırırsınız...
Biat eden, o kültürden gelen insan yapamaz bunların hiçbirisini...
Çünkü o köle düzeninde yaşar, efendisinden korkar!
Aşiret düzeninde yaşamaya alışmış toplumların bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da başlarına neler geldiğini gördünüz...
Birey olmak bilinçli olmaktan geçer!

***

Tam tersinden bakalım ve isterseniz şöyle sürdürelim yazıyı:
Zaman kavramının temeli peki toplum olsun; insan zamanın içinde değil, zaman insanın içinde yaşasın ya da zaman insanın dışında var olsun...
Hiç fark etmez, hepsi aynı kapıya çıkar.
İnsanların büyük çoğunluğu, zamanı kendilerine göre yaşamasını küçük yaşta öğrenirler; benimserler, severler...
Bursa’da binlerce metal işçisi ayakta, haklarını arıyor, “sarı sendika”yı emek sömürüsü yapmakla suçluyor...
Haberi, Bursa’ya dört gün önce giden Canan Coşkun yazmış, Vedat Arık fotoğraflamıştı... Dün de Mustafa Çakır’ın haberi vardı dördüncü sayfada.
Yazıişlerindeki arkadaşların yerinde olsam, son yılların en büyük işçi eylemini birinci sayfadan büyük görürdüm.
Her neyse!
Gazetecilikte iş kazaları olur...
Renault, TOFAŞ, Coşkunöz, Mako fabrikaları ve binlerce işçi...
İşçi aileleri, öteki fabrikalarda çalışan emekçiler fabrikaların bahçelerinde geceyi geçiriyor...
En büyük destek ailelerinden geliyor...
İşçi sınıfı öldü, yaşamıyor diyenlere emekçiler “Diren Reno” diyerek bir güzel ders veriyor...
Aydın Engin’in yüreği “fıkır fıkır” atıyor, Güray Öz Ankara’dan arayıp “Bursa’da işçi sınıfı direniyor, manşetten verilecek haber” diyerek eski günlerini anımsıyor...
Ya bana ne oluyor?
Yüreğimde çiçekler açıyor, çiçekler!

***

Türk Metal’in nasıl “sarı sendikacılık” yaptığını, başkanının nasıl Atatürk sömürüsü yaptığını bilirim...
Türk-İş’e bağlı bu sendikanın ipliğini bizim Şükran Soner, yıllar önce pazara çıkarmıştı...
Genel Başkanı Özbek, şoven milliyetçiliğe dayalı sendikacılık örneğini 1975 yılından beri sürdürüyor...
Bu nedenle Bursa’daki metal işçilerinin eylemi büyük önem taşıyor.
Sendikanın derin devletle, kontrgerillayla, şimdilerde ise iktidar partisiyle olan ilişkileri çok iyi bilinir sendikal çevrelerce.
Emekçilerin sloganı şu:
“Eşit işe eşit ücret!”
Eylemin temelinde salt parasal istem yatmıyor... Sendikal örgütlenme özgürlüğü, sendika içi demokrasi gibi istemler de bulunuyor...

***

Bursa’da 15 bin işçi eylem yapıyor!
Şaka değil gerçek bu!
Acaba işverenler ve sendikalar işçilerin verdiği mesajı alabildiler mi?
Son otuz yılın en büyük işçi eylemi gerçekleşiyor Bursa’da...
Orhan Erinç, Akın Atalay, Güray Öz, Musa Kart, Önder Çelik, Hakan Kara, Bülent Utku, biz, hepimiz “Tırmık”ın çağrısına uyup Enternasyonal’i söyleyelim mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları