Hikmet Çetinkaya

Katliam!..

14 Mayıs 2015 Perşembe

Bir yandan “Ilımlı İslam” öte yandan “Yeni Osmanlıcılık” modeli, dinleye dinleye bitmeyen, toplumu uyutan “yeni anayasa, demokrasi, özgürlük” masalı... Kenan Evren tam 98 yaşında öldü...
Evren’in kızı, kimi televizyonlarda babasının çok sevecen bir insan olduğunu, ölümünün ardından yazılanların doğru olmadığını, darbe nedeninin 70’li yılların sonlarına doğru meydana gelen “kanlı kardeş kavgasından” kaynaklandığını örtülü bir dille anlattı.
Sonunda sözü, 1982 Anayasası’na ve iktidarlara getiren Evren’in kızı Şenay Gürvit şöyle dedi:
“Bugüne kadar pek çok iktidar gelip geçti ama babamın hazırlattığı 1982 Anayasası’nın Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nı nedense hiçbir siyasi erk değiştirmedi!”
Şenay Hanım bu konuda haklıydı...
Çünkü Evren ve darbeci arkadaşlarının yaptırdığı 1982 Anayasası’nda yüzde 10 barajının antidemokratik olduğu hep konuşuldu, eleştirildi ama hiçbir iktidar döneminde yüzde 5’e bile indirilmedi...
AKP 13 yıldır iktidarda darbecilerin hazırlattığı Seçim ve Partiler Yasası sayesinde...
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, din eksenli siyasetin ülkeyi kuşatmasının temel nedeni özellikle 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgilidir.
O darbe ABD güdümünde yapılmış, 70’lerin “Yeşil Kuşak” projesinin yerini Turgut Özal’ın başbakan olmasından sonra “Ilımlı İslam”a dönüştürüp 2002’de AKP’yi tek başına iktidara taşımıştır.

***

Bir insan, yağmur sonrası toprağın kokusunu, çiçeklerin gülüşünü özlemişse aynı biçimde demokrasiyi ve özgürlükleri de özler!
Demokrasi öyle gökten zembille inmiyor...
Çiçeklerin yüzünün gülmesi özgür insan olmaktan geçer, toprağın kokusu emek-sermaye çelişkisini görmekten.
Size duygusal gelebilir bunlar!
24 Ocak liberal kararları demokratik örgütlenmeleri de kırdı, sol hareketleri de, sendikal örgütlenmeyi de...
Irk ve din üzerinden örgütlenmeler, emperyalist güçlerin işine geliyordu...
Darbenin yaşandığı gün 24
Ocak ekonomik kararları
yukarıdan zembille inince, emek düşmanları işçiyi, işsizi demokrasi ve özgürlük
hikâyeleri anlatarak derin bir
uykuya yatırdılar.
Irkçılık ve dincilik öyle palazlandı ki, bizim sözde Atatürkçü “laik milliyetçiler” bir baktık “dinci-ırkçı milliyetçilerle” aynı çizgide sıraya girmişlerdi...
O nedenle 1980-2015’i iyi gözlemleyip irdelemek gerekir, siyasal, toplumsal olarak...
Bu süreç içinde acımasız
insan hakları ihlallerini,
faili meçhul cinayetleri, katliamları, kör terörü, soygunu, vurgunu, talanı
görebilirsiniz...
30 yıl içinde öyle olaylar yaşadık ki, bugün toplumun büyük bir kesimi anımsamak bile istemiyor ne yazık ki!

***

Yakın tarihi anımsamak gerekir her zaman...
Toplumsal olayları, kanlı 1 Mayıs’ı, demokratik sol hareketin 1973 yılından 1977’ye dek nasıl ivme kazandığını hatırlamak!
Sağ-sol çatışmaları, aydınların, yazarların, emekçilerin öldürülmesi...
Aynı silahla bir solcu, bir sağcı nasıl öldürülür...
Sağ siyasal iktidarlar, derin devlet, gizli istihbarat örgütleri, kışkırtmalar, keskin nişancılar...
Hangi cinayetin, provokasyonun hesabı sorulmuştu?
Savcı Doğan Öz cinayetini kavramak bile başlı başına bir olay değil midir?
O yıllar, gerçek devrimciler, sosyalistler, demokratlar vardı...
Sahte Atatürkçüler yoktu, gerçek Atatürkçüler vardı...
Yurtseverler!
Bugün ortalıkta dolaşanlara bir bakın isterseniz...
Yağmacılar, talancılar, vurguncular!

***

Kin ve fesat devletinin çarkları acımasızca dönerken olan yine emekçilere oluyor...
Din eksenli siyaset, ırkçılık almış başını gidiyor...
Aslında “son” çırpınışları, zıplayışları şu günler!
Son!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları