Hikmet Çetinkaya

Annem, benim annelerim!..

10 Mayıs 2015 Pazar

Zakkum çiçekleri gelen güne kocaman bir “merhaba” dedi, kırlangıçlar evlerin çatısına kondu, bir çocuk ağladı...
Sabahın izini yakalamaya çalıştım, avuntuların içinde dolaştım, zamanın saatini ayarladım...

***

Bir mor menekşe gülümsedi bana tüm sevecenliğiyle!
Kendi çocukluğumun içindeydim, annem, benim annelerim!
Sokaklar yorgun, sokaklar eski şarkılarla avunuyordu.
Ben bugünü bekliyordum, acılar ırmağının kıyısında otururken...
Babamı genç yaşta, annemi 13 yıl önce yitirmiştim...
Kahredici bir yalnızlığı yaşadım bu yaşta, sevgiyi aradım, başımı annemin omuzuna koyup hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim.
Tüm annelere merhaba diyorum bugün...
Merhaba annelerim, merhaba hüzün, merhaba umut, merhaba barış, merhaba kardeşlik!
Benim canım annelerim...
Bugün Behçet Aysan’ın dizelerinden kopup gelen bir coşkuyum ben...
Her şeyden önce insanım!
Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alan, Behçet’in kızı Eren Aysan gibi bir çığlık...
Bir babayım, annesiz ve babasız!
Tüm maviler benim, tüm denizler, ırmaklar, kuşlar, o derin yeşil vadiler...
Ben Uğur Kaymaz’ım, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Ali İsmail...
Ben çocuk gelinlerin sesiyim!
Ben Cumartesi Anneleri’nin vicdanı, şehit analarının kanayan yüreği...
Ben “terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçu” diyenlerdenim.
Ben sessizliğin sesiyim, Soma katliamından ölen madencilerin kardeşiyim, babasıyım...

***

Sessiz akan bir suyum ben!
Hakkâri’de çarşıda öldürülen polisin, Diyarbakır’da vurulan astsubayın, şehit Mehmetlerin, derin vadilerde öldürülen gençlerin, savcıların, öğretmenlerin, Roboski’de ateş topuyla katledilen Kürt çocuklarının, ortaçağın karanlığında kıyıma uğrayan aydınların, yazarların, şairlerin yüreğiyim...
Ey eflatun aşk, bana eflatun yağmurlar yağdırabilir misin?
Elinden tutabilir misin yüreği yaralı anaların, annelerin...
Köyü ateşle kavrulan, faili meçhul cinayetlere kurban giden, asit kuyularına atılan, kaçırılan, alçakça öldürülen bir fırtınayım ben yağmurla gelen, gözleri yaşlı...
Bugün günlerden pazar...
Bugün Anneler Günü!
Sen yoksun 13 yıldan beri annem, babam yok 1971’den bu yana...
Şimdi ben sessiz akan bir nehir, yüzlerce çeşit kuş türünü barındıran bir göl...
Gel dersen kalırım, sana katlanırım, acına ortak olurum benim canım annelerim...
Hızla geçip giden yıllara inat çocuksu düşlerimde varsıllaşır, bahçeden bir mor menekşeyi koparır, sessizce kapıda beklerim.
Renklerle parlayan gecede, tren saatlerinde, boynumu bükerim...
Beklerim anne, annelerim sizin için!

***

Gecenin ışığı, yıldızların kayması, kıyımlar ve o kıran yerleri...
Mayıs akşamlarında düşünüyorum bunları sizin için annelerim...
Ben derin ve sessiz bir akşamın boşluğundayım!
Gökle denizin çırpındığı dağınık yelkenlilerden bir şey arıyorum...
Ey tarlada, bahçede, fabrikada çalışan emekçi kadınlar, anneler!
Hayat sizin!
Biliyorum hem hüzünleri hem de sevinçleri devşiriyorsunuz...
Belki bazı geceler siz de yıldızları sayıyorsunuz benim gibi.
Nemli körfezin üzerine uzanan akşam, balıkçı motorlarının homurtuları, ilkyaz bahçelerinin inci çiçeği selamlıyor bütün anneleri...
Canım annem, tüm annelerim!
Siz hepiniz, hani uçsuz bucaksız gül ağaçlarının, çınarların, söğütlerin, çamların, zeytinliklerin gölgesinde, hayata tüm acılarınıza ve hüzünlerinize karşın yine de “merhaba” deyin...
Fırtınanın karıştırdığı pınara benzeyen yüzünüz gülümsesin, ilkyaz aydınlığı umutlarımızı çoğaltsın!
Hepinize kutlu olsun Anneler Günü!
Annem benim, annelerim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları