Hikmet Çetinkaya

Doğaya Düşman İnsana Düşman...

09 Nisan 2015 Perşembe

Bir deniz çıkar karşına sabahın ilk ışıklarıyla birlikte...
Kafamızda bir düşünce karmaşası; içimizde burukluk...
Kara bir bulutun deliğinden bir ışık seli ansızın!
O an gözünüz mü kamaştı, bir kuş mu havalandı yüreğinizden, hiç anlayamazsınız!
Belli belirsiz bir anımsama, yeraltından akan bir suyun sesi...
Pencereyi açtığınızda bir orman çıkar karşınıza.
Orman ve deniz...
Biliyorum hüzünlüsünüz!
Ölçüsüz bir derinlikten gelen uyarı, bilmediğin bir yerden gelen çığlık, bir sarsıntı...
Nasıl anlarsın bunu?
Sezinlersin!
Bir nisan yalnızlığını sevince dönüştürmek, mutluluğun sürekliliğini uzatır bir ağacın dallarında.
Böyle bir günün içinde, gençliğimizi ararız eski siyah- beyaz fotoğraflarda...

***

Umut, bir ceviz ağacının sakinliği içinde sessizce beklemektedir...
Devletin acımasızlığı, o faili belli olan ama “meçhul kalan” cinayetler.
Şiddet sarmalında yaşayan toplum, sevgisizlik...
Oturup düşündüğünüzde pek çok şeyi unutmuş olursunuz...
İçinde yaşadığımız zamanda görürüz hep bunları, bir valinin öğretmeni nasıl azarladığını giyimi, kuşamı için!
Devlettir çünkü o!
Korku ikliminde yaşıyoruz; baskıyı, otoriteyi görüyoruz.
Göcek koyları yağmalanırken, akarsularımızın üzerine HES’ler kurulurken susuyoruz...
Gazete, kitap, düşünmek...
Devlet bunlardan korkar; devlet kitaba, gazeteye, düşünmeye düşman...
Sanata, sinemaya, tiyatroya, yontuya, edebiyata düşman!

***

Karşına çıkan deniz, o koylar, bükler, ağaçlar...
Karaçam, gürgen, palamut, kayın!
Göcek koyları denilince aklıma Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir, Azra Erhat, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Anadolu İyonya’sı gelir...
Tüccar devlet, Göbün, Bedri Rahmi, Akbük ve Sarsala koylarını 29 yıllığına ihaleye çıkarmıştı...
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı davanın ardından 2. İdare Mahkemesi, önce Taşkaya, Göbün için yürütmeyi durdurma kararı vermişti.
Acımasız devlet, koyları ve bükleri satıyor ya da kiraya veriyordu...
Bunlar yeni değil, 12 Eylül sonrasının, Turgut Özal döneminin “rantiye” durumları...
Devlet Süleyman Demirel döneminde dağlara, ovalara dadanmış, orman ve hazine alanlarının yağmalanmasına göz yummuştu...
İzmir Gümüldür yöresindeki narenciye bahçelerinin büyük bölümü 60’lı ve 70’li yıllarda talan edildi; Ören, Bodrum ve Datça Aktur villaları hazine ve ormanlık alana kuruldu...
Açın pencereyi bakın oralardan, masmavi bir deniz, ağaçlar göreceksiniz: Gürgen, palamut, kayın, çam...
O yıllardan bugüne saltanat, hırsızlık, tecavüz, şiddet...
Çal çalabildiğin kadar, devletin malı deniz!

***

Bu ülkenin dağlarını, ovalarını, koylarını, büklerini yağmalamaktan bıkmadılar...
Cemaate kıyak; Bergama Ovacık’ta siyanürle altın.
Eşme Kışladağ, Kaz Dağları, Bergama Kozak Yaylası, Kaçkarlar, Toroslar...
İzmir Efemçukuru, Biga Yarımadası...
Benim yurdumun her yerini işgal ettiler, yağmaladılar rant için.
Çivi bile çakamayacağın sit alanlarına villalar, oteller yaptılar, denizi doldurdular, akdenizfoklarını yaşam alanından kopardılar...
O güzelim cennet dağlarımızda 250 çeşit bitki türünü yok ettiler, kuş cennetlerini kuruttular.
Devlet, kurum ve kuruluşlarını aracı yaptı. Kumsalları kiraya verdi üç kuruşa... Üç kuruş verenler köşeyi döndü, havuzu doldurdu...
Sözüm ona kıyılar, koylar, bükler halka açıktı...
Gidin bakın Güney Ege’ye, kıyılarımızın ne hale geldiğini gözlerinizle göreceksiniz.
Aslında yağmalayan siyasal iktidar ama aracı kuruluş bakanlığın da aracısı bir kuruluş var ortada.
Vurgun, soygun çarkı böyle işliyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları