Vicdan ve Ahlaksızlık Üzerine...

06 Nisan 2015 Pazartesi

Bir fotoğrafı tartıştık geçen hafta...
Şakağına silah dayanmış bir savcının son fotoğrafını...
Bunun yayımlanmasının etik olup olmadığını...
Aslında sağlıklı bir mesleki tartışma doğabilirdi bu sorudan... Eğer ki Başbakan “ahlaksızlık” suçlamasıyla devreye girip fotoğrafı yayımlayan gazetelere cenaze törenini yasaklamasaydı.
Onun müdahalesi, medya etiğini ilgilendiren bir tartışmayı, basın özgürlüğü zeminine çekti.
Ve Cumhuriyet de tepkisini, dik duran başyazılarla, Başbakan’ı dava ederek gösterdi.

Kararı gazeteciler verir
Okurlarımız bilir; Cumhuriyet, insan yaşamını, aile hassasiyetlerini, özel hayatı ilgilendiren konularda hassastır.
Öldürülmüş bir çocuğun ailesini meydanlarda yuhalatanların ağzına bile almaması gereken “vicdan” kelimesi, bu gazetenin temel meselesidir.
Cumhuriyet’in Yazıişleri’nde tartışıp kullanmama kararı aldığı fotoğraf ve haberler, bunun kanıtıdır.
Neyin haber olup olmadığının kararı ise kusur örtmeye çalışan hükümetlerden veya o hükümetlerin gözüne girmeye çalışan basın görevlilerinden önce, gerçek gazetecilerindir.

Asıl ahlaksızlık
Master tezimi ODTÜ’de “terör haberlerinin medyada veriliş biçimi ve iktidar sansürü” üzerine yazdım. Bu konuda ulusal ve uluslararası literatürü taramışlığım var.
Tezimin sonunda ulaştığım sonuç şuydu:
“Genelde iktidarlar, kendi kusurlarını örtbas etmek için sansür silahını kullanırlar. Terör meselesinde de sansürün temel amacı, onun propaganda faaliyetine engel olmaktan ziyade hükümetin beceriksizliğini örtbas etmektir.”
Bu tez, son olayda birebir kanıtlandı.
Adliye baskını, saldırganların binaya girişinden, operasyonun yapılışına kadar büyük skandaldı. Ve hükümet, bu skandalı örtbas etmek için yine sansür silahını ve “ahlaksızlık” ithamını kullandı.
Olayın bütün vahametini ortaya koyan, internette anında yayılan ve dünya medyasında da yer bulan bir fotoğrafı, Hükümet’in zaafını ortaya koyuyor diye gizleyemezdik.
Bu tavır “ahlaksızlık” ise, baskın gecesi, Türkiye karanlıktayken Cumhurbaşkanı’nın oğlunun vakfına üniversite kurma izninin, Meclis’ten yangından mal kaçırır gibi çıkarılmasına ne ad takacağız?
Bu uyanıklığa manşetinden dikkat çeken de yine Cumhuriyet oldu geçen hafta...

‘Terörist’ mi?
“Terörist” tanımına gelince...
Bize bu tanımı neden kullanmadığımızı soranlar, Hükümet PKK ile müzakereye başladığından bu yana “bebek katili” vs. benzeri sıfatlardan neden vazgeçtiklerinin hesabını vermeli önce...
İlkemiz, haberi her türlü sıfattan kurtarmak, olabildiğince nesnel sunmaktır.
“Terörist” tanımı, zaman içinde isim olmaktan çıkıp -tıpkı “ahlaksız”, “şerefsiz” vs gibi- bir sıfata dönüşmüştür. “Devlet terörü” kavramı literatüre girdiğinden beri de, resmi görevliler için de kullanılması gereken bir ifade olmuştur.
Bu tartışmanın dışında kalmak için biz, “saldırgan” tabirini seçtik. Beğenmeyen kendi sıfatını kullanmakta serbesttir.
Önemli olan şu:
Medyanın haber alma/verme hakkına ve basın özgürlüğüne yönelik bu saldırıda, alttan almadık. Dik durduk. Soruşturma açanların karşısına “Asıl biz davacıyız” diye dikilerek hesap sorduk.
Meslek örgütlerimizin desteğini arkamızda bulduk.
Cumhuriyet, bu tavırla fark yaratmanın gururunu taşıyor.

Semih İdiz ve Gürsel Göncü de Cumhuriyet’te
Bugünden itibaren yeni televizyon ve radyo reklamlarımızı göreceksiniz.
Cumhuriyet’in güçlü yazar kadrosu, yeni isimlerle daha da büyüyor.
Cumhuriyet daha çok okunan, tartışılan, ismi anılan bir gazete haline geliyor.
Ve reklam filminde Gezi ruhundan süzülen ifadeyle, “Türkiye, birleşince çok güzel oluyor”.
Geçen hafta Nuray Mert, Ahmet İnsel ve Fazıl Say yazar kadromuza katıldı. İnternet sitemizin ölçümlerine baktığımızda, ilk yazdıkları yazılarla, gazetemizin en çok okunan yazarları arasına girdiler.
Onların ardından bugün de deneyimli diplomasi yazarı arkadaşımız Semih İdiz’e “Aramıza hoş geldin” diyoruz.
Sırada Gürsel Göncü var.
Bağımsız tarih dergilerindeki başarısıyla kendini kanıtlayan meslektaşımız, Cuma’dan itibaren her hafta hazırlayacağı tarih sayfasıyla bizlerle olacak.
Cumhuriyet, medyanın suskunluğa zorlandığı bir karanlık devirde, inatla konuşmaya, cesaretle meydan okumaya, yeni sürprizlerle şaşırtmaya devam edecek.

Cumhuriyet’e ödül
Geçen hafta iki arkadaşımızın Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden kazandığı ödüllerle sevindik. Cumhuriyet. com.tr en iyi haber sitesi ödülünü aldı. Siteyi yöneten Oğuz Güven tecrübeli bir gazeteci arkadaşımız.
Hürriyet internetin 8 yıl boyunca Haber Koordinatörlüğünü yaptıktan sonra Sözcü gazetesinin internet sitesini kuran Oğuz Güven, Ağustos 2013’te cumhuriyet. com.tr’nin başına geldi. Oğuz Güven’in başarılı gazeteciliğiyle cumhuriyet.com. tr büyük atak yaptı. Sitenin başarısı TGC’nin ödülüyle taçlandı.
Bir diğer ödül spor yazarımız Orhan Can’a geldi. 8 Ekim 2014’te yazdığı “Yaşasın iyilik kahrolsun kötülük” yazısıyla spor köşe yazısı dalında ödüle layık görüldü.
Cumhuriyet ailesine 2014 yılının nisan ayında www.cumhuriyet. com.tr’deki spor yazıları ile katılan ve temmuz ayından sonra da spor sayfasının yazar kadrosunda yer alan Orhan Can, aramıza katılmadan önce Hürriyet gazetesi WEB TV’nin kuruculuğunu üstlenmişti. Her iki arkadaşımızı da kutluyorum.
İyi haftalar!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları