Hikmet Çetinkaya

Haydi Kaç Kaçabilirsen...

28 Aralık 2013 Cumartesi

Saflar ayrılmış, eski dostlar, kardeşler düşman olmuş, salvo atışlarının yerini çapraz ateş almış...
Ne yapacaksın, nereye kaçacaksın?
Mermi plastik değil...
Gaz bombası yok!
TOMA falan da...
Basınçlı su hiç mi hiç yok!
Kolluk yönetmeliği bir hukuk devletinin bodrum katlarında hazırlanıyor.
Hükümet, yargı, polis ve cemaat!
Göz gözü görmüyor.
Kurtuluş yok!
Kaçın, dış düşman geliyor...
Siperlere yatın!
Cinayet zincirlerini göremeyen devlet, şimdilerde “derin yargı” derken acaba Gezi olaylarında polis kurşunuyla, copuyla ölenleri anımsıyor mu?
Benim polisim, benim savcım, benim yargıcım!
Devletin içindeki çeteleri temizlemek, derin güçleri ortaya çıkarmak için yeri göğü inletenler, kendi çetelerini mi yaratmak istiyor?
Bugün çetelerden, cemaatin devlet içinde örgütlenmesinden söz edenlerin açıklamalarını, yandaş gazetelerin manşetlerini okuyunca gülümseyip geçiyorum:
“İşte Cemaatin emniyet imamı!”
Yesinler sizi!

***

Yine Hrant Dink suikastına geleceğim...
Dink’i öldürme planını kimler yapmıştı?
Planın Trabzon’da yapıldığını “büyük abi” Erhan Tuncel mahkemede açıkladı...
Cinayeti baştan sona izleyen, gizleyen polis ve jandarmaydı.
Neredeyse altı yıl önce işlenen bu cinayeti izleyen polis müdürü, daha sonra istihbaratın başına getirilip Ankara’ya atandı.
Aynen böyle oldu!
Ankara’da, Eskişehir’de, Reyhanlı’da ölenler, o büyük patlama, terör...
Hepsini ama hepsini bir araya getirmeye çalışınız...
O fotoğrafa bakın uzun uzun, her şeyi ama her şeyi göreceksiniz.
Şimdi bir savaş var ortada...
Ortaklık bozuldu.
İllegal bir yapının devlet içinde varlığı tartışılmaya başlandı...

***

Hani çetelerle savaşmak için mücadele veriyordu hükümet?
Demek ki hepsi boş sözlermiş!
Çetelermeteler, derken birileri malı götürüyormuş...
Birileri “bana da bana da ver” demiş mi dememiş mi?
Bakıyorum emniyet müdürlerinin çoğu çeteden çıkmış...
Bunca yıl görev yapmış onlar emniyet teşkilatında...
Bugüne dek çete olmadıklarına göre rüşvet ve yolsuzluk operasyonu bombası patlayınca “çete” oluvermiş...
Türkiye, demokrasiyi içselleştirmiş bir hukuk devletidir, guguk devleti değil...
Ülkeyi yöneten siyasal erk yargının denetimindedir.
HSYK’yi oluşturanlar bunu görmezden gelemezler ve gelmediler de...
HSYK, yazılı bildiride bunu açıkladı:
“Yargı, yönetenlere karşı, yönetilenlerin güvencesidir...”
Böyledir...
Bunun nedenini herkes bilir.

***

Demokratik bir hukuk devletinde yönetenlerin de herkes gibi denetlenmesi gerekir...
Siyasal erk daha düne kadar polise de savcıya da yargıca da güvenirken bugün niçin güvenmiyor?
Adli kolluk güçleri, cumhuriyet savcılarının adliyeye ilişkin tüm buyruklarını yerine getirmeyenlerin doğrudan soruşturulacağını bilmiyor mu?
Biliyor!
Bildiği halde bu buyrukları yerine getirmeyenler yasal ve anayasal suç işlemiyor mu?
Elbet işliyor!
Türkiye tarihinde ilk kez böyle bir durumla karşılaşılıyor...
Bu ülke ben bildim bileli bir rüşvet ve yolsuzluk imparatorluğudur...
Yolsuzluk yapanlar, ihaleye fesat karıştıranlar, kurtuluşu siyasete atılıp milletvekili seçilmekte bulurlar.
Yargıda pek çok dosya vardır...
Yüce Divan’da yargılanan siyasiler vardır...
Hepsi gidip yargı önünde hesap vermişler, tutuklanmışlar ya da serbest bırakılmışlardır...

***

Yargının bağımsızlığını engelleyen bir dönemin içinden geçiyoruz...
Para, ün, nüfuz!..
Milyar dolarlar, kasalar, para sayma makineleri...
Bakan Bayraktar’ın o sözleri:
“Milletin rahatlaması için Başbakan istifa etmelidir...”
Bir ülkeyi yönetenler yargı denetiminden kaçıyorsa, yargıyı ve polisi baskı altına alıyorsa...
Yandı gülüm keten helva!
Başka söze gerek yok...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları