Hikmet Çetinkaya

Hoyrat Düzenin Kurbanları...

18 Mart 2015 Çarşamba

Günün ilk ışıkları sulara vururken bir kent uyanıyor kendi yalnızlığına “merhaba” diyerek...
Sessizlik ezgilerde boğuluyor bir süre sonra. Mavi ve kırmızı bir bulut el ele verip yürüyor gökyüzünde.
Bir kıyı kasabası kendi sessizliği içinde, eski zaman masalları anlatıyor çocuklara... O koskoca kent kendi telaşıyla birlikte şafağın çığlığını atıyor; metro, metrobüs, vapurlar, otobüsler çalışmaya başlıyor.
Garip bir zamanın içindeyim sanki, yaşamak acıma duygusu veriyor bana.
Fosforlu bir ışık iklimleri karıştırıyor, ölümlerin ardından yakılan ağıtlar unutuluyor.
Esenyurt AVM katliamında 11 işçi yanarak can vermişlerdi uykuda...
Naylon çadırlara kurulan sobalar, ölüm ve yaşam!
Geride kalan babaları, anaları, eşleri, çocukları gecenin karasında, uykularında yanarak ölen o işçilerin anısına fidan diktiler...
Gözlerinde birkaç damla yaş...
Asıl yürekleri ağlıyordu hıçkıra hıçkıra!
11 hayatın kapkara kömür olduğu, ölümle yaşamın iç içe girdiği alaca bir şafakta aileler, alevlerin kapladığı alana park yapılmasını istemişlerdi çocuklar için...
Oyun bahçeleri...
Ne denli acımasızdık, unutkandık, katliamlara alışmış bir toplumduk!

***

Yoksa fazla karamsar mıydım ben!
Hep ama hep umutlarımı çoğaltmayı sever, hayatı bir ucundan yakalamaya çalışırdım.
Sabah güneşli, öğleye doğru bulutlu bir günün içinde, kimin çocukları çok değerli de kimlerin çocukları değersiz...
15 yaş üstü işsiz sayısı, dört yılın doruğuna oturmuş; işsiz sayısı 3 milyon 145 bine ulaşmış.
Erdoğan, çözüm sürecini, yapılan görüşmeleri, İmralı’ya gidiş gelişleri unutup her zaman olduğu gibi kükremiş:
“Ne Kürt sorunu ya!”
Vallahi iyilik sağlık!
Kimisinin çocukları ölmüş, kimilerinin kardeşleri...
Sen her karşına çıkan Kürt yurttaşı potansiyel terörist sanırsan, oralara devletin elini uzatmazsan...
Öldürdüklerini asit kuyularına atarsan, devletin polis müdürü Gaffar Okkan’ı bile koruyamazsan...
Bu ülkede milyonlarca insanın güvenliği, güvencesi yok!
Türkiye’de bunları düşünmekten yorulduk...
Herkes izlendi, herkes dinlendi; çocuklarımız tarikat şeyhlerine teslim edildi...
Oysa bu coğrafyada milyonlarca dürüst insan yaşıyordu... İstedikleri demokrasi, özgürlük, barış ve dayanışmaydı...
O masum, ekmek peşinde olan bu toprakların insanına yapılan zulüm, işkence, ayrımcılık...
Neden yapılıyordu neden?

***

Fosforlu bir ışık iklimleri karıştırırken, düşünceler ormanında dolaşıyorum...
Günün aydınlığını selamlayan milyonlarca insan umut arıyor.
Garip bir zamanda yaşamamak ve sevgi ırmağını seyretmek uzaklardan...
Eğer bir terazi burcu çıkarsa, bir gemi geçerse suyun üzerinden...
Sağ gözün öğle vaktidir gökyüzünün; en yüksek noktasındaki güneşi andıran gözbebeğiyle.
Oysa hayat ve ölüm güneşi andıran aşk yorgunluğunda gider gelir siz hiç farkına varmadan.
Kimi kıyımlar, kırımlar, cinayetler...
Toplu mezarlar, asit kuyuları...
Ali Tatar adlı bir yarbay, bir tabanca ve intihar!
Poyrozköy gözaltılarını unuttunuz demek!
Bir televizyon kanalında neredeyse ağıt yakacak, “aktrol” bir tartışma sırasında.
Kendisine, arkadaşlarına leke sürülmesini içine sindiremediği için intihar eden yarbay Ali Tatar için neler söylemişti üç yıl önce falan neler!
Vay sözde muhafazakâr demokrat zibidi vay!
Kimse senin eline su dökemez gerçekten!

***

Hoyrat bir düzenden söz ediyorum...
O düzen ki, hiç beklemediğin an seni yok eder...
Halkın güvenliğinin olmadığı bir ülkede kendi güvenliklerini sağlamak için “milli güvenlik” diye çırpınırken gencecik Mehmetleri yok ediyor.
Bu sırada herkesin keyfi yerinde!
Şu Kulp davası, gözaltında 11 köylünün öldürülüşü canım...
Kaçıncı dava görülüyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları