Vesayete Karşı mısın?

10 Mart 2015 Salı

Koray Çalışkan ile Seferihisar’da yapılan Tohum-Takas Şenliği’nde aynı panelde konuştuk, sonra gece de oturup sohbet ettik. Kültürel bileşenlerimiz, kişisel ve toplumsal mücadele çıkışlarımız çok farklı. Dolayısıyla bunlar (şart olmasa da) bugüne ve yarına bakışımızı ayrıştırıyor. Koray siyaset bilimci, Boğaziçi Üniversitesi’nde doçent, medyaya yansıdığı için de belirteyim, Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlarından.
Çalışkan, konuşmasına artık askeri veyaset bitmiştir, bu seçimler askeri vesayet altında yapılmayacak diye söze başladı ve 3-5 dakika bu minval üzerine mutlu mesut konuştu. “Askeri vesayet” şüphesiz karşı olduğum bir durum. Ama Türkiye’nin düne kadarki kötü yönetiminden “askeri vesayet” kadar, “kötü-yağmacı, ülke batırıcı siyasi sivil vesayeti” de fazlasıyla sorumlu görürüm... El ele batırılan bir ülkede ortak imza!
Çalışkan ile, ne “bu vesayetin hangi alçak komplolar, öldürülen hayatlar, çekilen acılar” ile “bitirildiğini”, ne böyle bir yaklaşımın ayıbını ne de bu komplo düzenini kimlerin kurduğunu, siyasi ve stratejik amaçlarını tartıştım. Konuyu açsam, panel konusu güme gidebilirdi!
Çalışkan’ın bu yaklaşımı çok yaygın sıradan kabul: “Olsun, askeri vesayet bitti ya!” Bu uzun bir konu, tartışmasına girmem, bu saatten sonra sadece alıp çöpe atarım; burada amacım başka!

***

Askeri vesayetin her nasılsa bittiğine alkış tutanların ortak bir özelliği var: En hafifinden HDP, en uç noktasında PKK destekçiliği. Kürt meselesinin çözümüne destekleri sonsuz. Nasıl çözülürse çözülsün.
Peki PKK nedir? Bir silahlı güç. Ne dayatıyor? Kürt meselesinin siyasi çözümünü. Neyle? Silahla... Kalkışma, silahlı savaş ve benzer tehditlerle...
Yani Kürt meselesi ve çözümü üzerinde bir “askeri-silahlı vesayet” söz konusu.
Peki TSK nedir? Silahlı güç. Siyaset üzerinde “vesayet” denen şeyi bu güce dayanarak dayatıyordu. Şunları yap bunları yapma.. (önemli olaylarda!) En son 1997’de postmodern müdahalede bulunmuştu (bütün hukuki, yasal-anayasal kılıflara uydurularak da olsa).
Siyasete “silahlı bir güç” müdahalede bulunuyorsa, adı vesayettir. TSK’ninki ve-
sayet de, PKK’ninki vesayet değil mi?
Ama çifte standartlılar, zaten siyasetin mesela Kürt meselesini çözeceğine inan-mayanlar, PKK’nin arkasına geçiyor ve desteğini veri-yor… Eee, TSK’nin de örneğin 97 post-modern müdahalesi sonucun-da hükümete sunduğu yapılacaklar listesine bir bakın... Mesela eğitimin 8 yıla çıkması. Bunları politikacıların kendiliklerin-den asla yapmayacağına inandıklarından, “müdahale”de bulundular. 

***

Şöyle bir yaklaşım da var: PKK-HDP-Öcalan’ın dayattıkları ülkenin demokratikleşmesine hizmet eder, Kürt meselesinin çözümü başka türlü mümkün değil. (Şüphesiz, bölünme olması da bu demokratikleşmenin sonucu olarak kabul görür.)
Kusura bakmayın, 97 post-modern müdahalesinin dayattıkları arasında ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunacak istekler de vardı!
Hadi bunu bir yana bırakalım, meseleye ülkenin demokratikleşmesi açısından bakacaksan, 27 Mayıs 1960 darbesi / İhtilaline kimsenin söz söyleme hakkı olamaz.
Türkiye en büyük reform-demokratikleşme, bilim-eğitim atağını, insan hakları vb. 27 Mayıs’ın yol açtığı ortamda, 27 Mayıs Anayasası ile yaptı. Bunu sağlayan da askerdi! (Yassıada davalarının da tam bir rezalet olmasını ve idamların olumsuz, büyük ve bölücü siyasi etkilerini bir kenara bırakalım. Aynı asker 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle ülkenin içine etti.)
Yani kuralsızlık var: O silahlı vesayet başka, bu silahlı vesayet başka. Bakalım “silahlı vesayet” Kürt meselesini nasıl, ne kadar çözecek?
PKK-HDP çözüm vesayetinin arkasında olanlar seçimlere de bu vesayeti öneriyor.

***

HDP-PKK arkasına geçenlerin, PKK ile savaş görevi verilen orduyu karşılarına almaları normal.
Evet, Kürt meselesinin pek çok demokratik kazanım elde etmesinde, arkadaki silahlı gücün varlığı yadsınamaz. Ama bu, siyaset üzerinde bir silahlı vesayet olduğu gerçeğini değiştirmez. Eğer mesele “askeri vesayet” ise.
Koray Çalışkan siyaset bilimci, aklıma gelmişken bunları yazayım dedim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları