Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bu Bir Çözüm Metni mi, Yoksa Ne?

02 Mart 2015 Pazartesi

Bu ülkenin 40 yıllık sorunu, Hükümet / Yalçın Akdoğan-HDP yetkililerinin ortak açıklamasıyla yeni bir zemin kazandı. Her zamanki gibi seçimlere beş kala ve birbirlerine karşılıklı tehditler savurdukları bir sırada... Şüphesiz şimdilik sadece bir “iyi niyet metni” olarak görebileceğimiz açıklamayı, yine de gelinen aşamada, yeni bir durum olarak nitelendirmek şart.
Durumun yeniliği ise ilk ortak deklarasyon olması ve PKK’ye / Kandil’e silah bırakmak için “Bahar’da” olağanüstü kongreyi toplama çağrısını içermesi...
Tabii, metni okursanız şartını şurtunu görürsünüz. Düz bir metin değil. Koşullar içeriyor. Mesela bu silahı bırakma çağrısı hükümetle “asgari müşterekin sağlandığı ilkelerde” geçerli olacak.. Bunlar nedir bilinmiyor... Mesela 10 maddelik metnin tümü mü?
Nitekim Pervin Buldan yorumluyor: Öcalan “..eğer bu 10 madde üzerinde bir mutabakat sağlanırsa ‘ben PKK’yi kongre toplamaya davet edeceğim ya da davet ediyorum’diyor.”
Metinde deniyor ki: “Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır..” Öcalan geçen Nevruz bayramında da Kandil’e silahı bırakma çağrısı yapmıştı.. Bu ikinci beyan.. Son bir yıl içinde yaşananları, Kandil açıklamalarını falan biliyoruz.
Bazı HDP/PKK’li yorumcular silah bırakma çağrısının “AKP’ye teslim olma” anlamına gelmediğine vurgu yapıyor ve bu “asgari müştereklerin sağlandığı ilkeler” şartını delil olarak gösteriyor. Yani açıklama “garantiye bağlanmıştır, silah falan bırakılacağı yok, merak etmeyin” diyor.
Oysa “silah bırakma”da mesele, AKP ve iktidarının değil, Türkiye’nin bütününün sorunudur. Silahlı mücadele AKP’ye karşı verilmiyor, Türkiye’ye karşı veriliyor. AKP’den önce de silahlı mücadele vardı, sorun çözülmezse, AKP’den sonra da olur..
Sorun bu nedenle muhalefeti de kapsayacak bir ortaklıkla kalıcı çözüme bağlanabilir. Bunun yeri şüphesiz ki Meclis’tir. Kürt Meselesi’nin çözümü, AKP-PKK ikilisi arasındaki ikili ve gizli ilişkilerle gerçekleşmez.
Zaten bir niyet belirtmekte ve AKP ile bir müzakere için zemin ileri sürmektedir. (Tabii, eğer o aşamaya geçilirse..) Dikkat edin: AKP ile müzakere diyorum.. Müzakereler yine ulusun dışlandığı gizlilik perdesi arkasında sürecek. AKP’nin oyuncağı olduğu sürece Kürt Meselesi, çözülmesi mümkün değil. Çözümü ulusa yayalım!..

İlkesel anlaşmaya 2 -3 ay var!?
Peki 10 madde üzerinde ilkesel anlaşma sağlanır mı, iki-üç ay içinde? Maddelere baktığınızda bunun mümkün olmadığını görürsünüz: “Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması” diyor bir madde, yani Kürtlerin yerel demokratik hakları neler olacak? Tartış babam tartış...
Demokratik Cumhuriyet ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.
Bu cümledeki her bir sözcük/kavram, aylar boyu bir tartışma konusu olabilecek niteliktedir. Açalım: “Ortak vatan”ı Türkler, Kürtler ve diğerleri hangi ölçütlerle kabul edecek? Hangi yasal haklarla ve nasıl bir anayasal sistem içinde kendi yasal kimlikleriyle bu “ortak vatan”a katılacaklar?! Bu ve benzeri içerikleri tartışıyor metin.. Bunların hepsi, bir “kimlikler ülkesi”, federatif parçaların bir araya gelip “ortak vatan”da birleşmesi önermesini içerir.
En sonunda da metin “Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa” isteği ile bütünleşiyor.
Bütün bunların 2.5 ay içinde “ilkesel kararlara” bağlanarak, Bahar’da PKK’nin olağanüstü kongreyi toplayarak silaha veda kararı alınması mı sağlayacak? Üstelik ortada olmayan bir “yeni anayasa” ile...

Peki bu metin neden açıklandı?
Hükümet var gücüyle Öcalan’a bastırıyordu “silahlı mücadeleye kesin son verme çağrısı yap” diye. Öcalan da yaptı! Ama öyle koşullara bağladı ki, AKP bu 10 maddeyi iktidarda kalsa daha 10 yıl tartışır!
Peki AKP neden böyle bastırdı? Bellekler o kadar zayıf değilse, bir iki ay geri giderseniz, PKK’nin, aylar öncesinden belli olan bu 10 maddeyi kabule zorladığını, “bu seçimlerde artık yemeyeceğiz numaranızı, ya metni kabul eder ve müzakerenin resmen başlama yolunu açarsınız ya da ülkeyi size dar ederiz, bak 6-8 Ekim kalkışması..” anlamında açıklamalar yaptığını anımsarsınız.
AKP bu anlamda yolun sonuna geldiğini anladı. Ve “çözüm için ortak irade” beyanı yaptılar. Peki, metnin gerekleri yerine getirilir ve Bahar’da “silahlara veda kongresi” yapılır mı?
Görünen o ki zor, yani hayır gibi bir durum.
Ama başka bir açıdan bakıldığında, Kürt hareke-tinin elinde şimdi bir metin var, bu metnin önümüz-deki 2.5 ay içinde gereklerinin yerine getirilmesinin olanaksızlığı görülür ve silahsız bir seçim süreci daha geride bırakılabilir. Bu olasılık güçlü gibi. Böylece AKP istediğini elde etmiş olur, PKK de resmi bir metni kabul ettirmiş.. Aşama aşamadır! Zaten metin yeni anasayaya gönderme yapıyor ve “hemen anlaşma”yı kilitliyor.

Kürt oylarını HDP çekecek mi?
AKP ile HDP arasında şimdi Kürtlerin oyları üzerinde savaş başlayabilir.
AKP bu anlaşmayı kullanarak kendi Kürt oylarını HDP’ye kaptırmama mücadelesine girecektir. Kürtler de AKP’den önemli bir kesimi kendine çekerek, yüzde 10 barajını aşmaya çalışacaktır.
Peki başarır mı? Barajı aşamama olasılığı hâlâ güçlüdür. Nisana kadar durumu gözden geçirme olasılıkları var. Erdem Gül, dünkü yazısında, HDP’nin yeniden bağımsız adaylarla seçime katılma olasılığını yazdı. Ben de böyle düşünüyorum.
Çünkü RTE’nin tek hedefi var: Başkanlık anaya-sası.. RTE “bak yeni anayasa, başkanlık anayasası olmadan isteklerinizin yerine gelmesi zaten mümkün değil, bunu yapalım ve bu metnin gereklerini yerine getirelim..” kozunu Kürtlere gösteriyor mu? Yoksa “gizli bir metin de var, yeni anayasa konusunda bir anlaşma var” mı diyeceğiz?
Abdullah Öcalan’ın “RTE’nin başkanlığına karşı değiliz” sözünü ele alarak, konuya bu açıdan bakacağız... Yarın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları