Hikmet Çetinkaya

Onur’u Kim Öldürdü?

01 Mart 2015 Pazar

Kimi zaman bir şairin dizeleri, kimi zaman bir gazete haberi, sizi tek başınıza bir yerlere götürür...
Acının suyu olur o dizeler, satırlar!
Yağmur olur, bulut olur!
Işık olur her yanı, eğer vicdanınız varsa yeniden doğarsınız.
Karanlığın içinde bulursunuz kendinizi bir gün, ikinci kez doğarsınız.
Ben böyle olurum kimi günler...
Bir bakarım dünyaya düşüvermişim yeniden. Elsiz kolsuz, tam her şeyin içine...
Yıpranmış!
Yıkılmış!
Sevda güneşinde arınmış, derin bir sadelik içinde...
Arkadaşımız Hilal Köse’nin “Böyle vahşet görülmedi” haberi beni “elsiz kolsuz, tam her şeyin içine, yıpranmış ve tüm” bırakıp çekip gitti.
İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 15 yaşındaki Onur Önal...
Biliyorum adını hiç duymadınız, kim olduğunu bilmiyorsunuz!
Cinsel istismar suçundan tutukluydu, mescitte öldüresiye dövüldü. Onur’un koğuş arkadaşlarının uyarısına karşın gardiyanlar bu vahşeti görmezden geldi.
31 Ağustos 2014 tarihinde dövülen Onur, bir gün sonra 1 Eylül sabahı hastaneye kaldırıldı.
Cezaevi yönetiminin tutanağı şuydu:
“Mescitte namaz kılarken fenalaşarak yere düşmüştür...”
Oysa arkadaşları dövüldükten sonra fenalaştığını söylüyor. Beyin kanaması geçiren 15 yaşındaki Onur’un kesin ölüm nedeni Adli Tıp raporuyla açıklık kazanacak...

***

Onur, 27 gün yoğun bakımda kaldı hastanede ve ölümden kurtulamadı...
Hiçbir gazete ve televizyon bu haberi duymadı. Cumhuriyet muhabiri Hilal Köse, doğum izninden dönüp kolları sıvadı, haberi yakaladı, dün ve önceki gün “zindanda vahşet” gazetemizin manşetinde yer aldı.
Onur’un ölümünden bu yana beş ay geçmesine karşın, gardiyanların ifadesi bile alınmadı...
Onur’un 15 yıllık yalnızlık öyküsünü okuyunca hayatın sayfalarında buldum kendimi...
Daha önce yazdığım nice öyküler geldi aklıma...
Dağılmış bir aile dramının ortasında kalan yalnız bir çocuk.
Öykü onun 15 yıl süren kısa yaşamıyla bitiyor aslında...
O ölüyor, bize yazmak düşüyor!
Ölüm olayında kuşkulu olanlar hep şunları söylüyor:
“Onur, annesi ve babası ayrıldığı için çok üzülüyor, sürekli ağlıyordu. Görüş günleri kimse gelmiyordu Onur’un yanına. Mektup bile yazmıyorlardı. Hep kaygılıydı, biz teselli ediyorduk.”
Yalnızlık 15 yaşında bir çocuk için nedir?
Tüm sorun zaten bu!
Masmavi bir rüzgâra hasret, hayata hasret bir çocuk 15 yaşında zindanda!
Onu kucaklayan ise annesinin, babasının kolları değil, ölümün kolları!
Onur’un ölümünü annesi Nurcan Önal, “sahte para” hükümlüsü olarak yattığı bir başka cezaevinde öğrenmiş!

***

15 yaşındaki Onur Önal, aynı yaşta bir arkadaşıyla birlikte “cinsel istismar suçu” işledikleri iddiasıyla tutuklanıyor.
Avukatı yok Hilal Köse haberi yapana dek!
Araya hafta sonu girdiği için, İHD’nin gönüllü avukatı Onur ve arkadaşının dosyasına bakıp öne sürülen suçun içeriğini henüz öğrenemedi...
Bilinen tek şey, 20 Mayıs 2014 yılında tutuklandıkları...
Türkiye mezarsız ölülerin ve yalnızların ülkesi.
Ölümlere, kıyımlara alışmış bir toplum, 15 yaşındaki Onur’un ölümüyle ilgilenir mi?
Bırakalım toplumu, bu ülkeyi yönetenler, 13 yıldır “AK-PAK” günlerin geldiğini söyleyip, zifiri karanlığı halka dayatanlar, bu ülkenin tüm Onur’larına sahip çıkarlar mı?
Ben de 13 yıl önce bir yazı yazmıştım çocuklarımız için...
Miroslav Holub’un dizilerini yüreğimizin sızısına uyarlayarak...
Yazımı öyle sonlandırayım:
“Git aç kapıyı!
Uzun uzun bak ağaçlara, kuşlara, çiçeklere, taşlara, ırmaklara...
Sen 15 yaşındasın çocuğum bugün!
Bak tomurcuklar açtı, şubat bitti, ilkyaz kapıyı çaldı, bugün 1 Mart!
Başını göğe kaldır, uzun uzun bak çocuğum!
Gözlerini yum sımsıkı, sakın ağlama!
Mart az ısıtan güneş, dalı üşüyen yaprak...
Korkma çocuğum yürü, seni sevmeyen siyasetçiler, toplum düşünsün!
Sen ister Onur Önal ol, ister Berkin, ister Ali İsmail, Ahmet, Ceylan, Uğur Kaymaz ol!
Ne fark eder!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları