Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Provokasyon Beklemeli mi?

08 Şubat 2015 Pazar

Hafta içi, iktidarın muhalefete, tabii ki öncelikle CHP’ye seçimlere yönelik birtakım provokasyonlar yapabileceğine ilişkin haberler dikkati çekti. Salı günü Taraf gazetesindeki haberde işin içine MİT de sokulmuştu. MİT, muhalefet partilerini dinliyordu. Ezgi Başaran 2-3 tane de yazı yazdı. Sorunu aslında geçen yıl Kılıçdaroğlu gündeme getirmişti. MİT bağlantılı bir grubun kulağı CHP ve CHP’lilerin peşinde.
Aslında yeni de değil konu. Casusluk ve provokasyon, özellikle kanlı-bıçaklı iktidar savaşlarının, özellikle AKP döneminde, ayrılmaz bir parçası oldu. Bütün güçleri tek elde toplamanın doğal sonucu budur. Devlet sensin, MİT sensin, polis sensin, bütün istihbarat örgütleri sensin-sana bağlıdır, her şeye oradan sana akar. (Merkez Bankası da sensin, BDDK-TMSF.. Dahası tüm özel şirketler de sana hizmet etmek zorundadır. Tek taraf vardır: Ben...)
Tabii, görev de verirsin emrindeki güçlere...
Parti=Devlet, bir özdeşleşme oldu. Devlet, iktidara gelen siyasi partilerin programlarını gerçekleştirecekleri yönetim aygıtı olmaktan çıktı, iktidara gelen partinin tam ve kesin bir uzantısına dönüştü. Her yere AKP’li adamlar, bütün valiler, kaymakamlıklar, büyükelçiler... Ne varsa...
Ülke üzerinde topyekûn bir kontrol mekanizması işliyor.

***

Affedersiniz, “iktidar bizi dinliyor”un ötesindedir konu. Neden dinliyorlar sorusu, size operasonel bir yanıt olarak geri döner.
Seçim atmosferine girildiği süreçte, en azami hedef, seni tam saf dışı bırakmaktır.
En asgari hedef de alabileceğin oyları mümkün olduğunca aşağı çekmek.
Bunları “başarıyla” yaparsan, aynı zamanda kendi oyunun da düşmesini önlersin veya daha yukarı doğru çekmeyi beklersin. Tabii bu politika sadece lafla gerçekleşmez, operasyonel ayağı olması gerekir.
Muhalefeti aşağılayacaksın... İtibarını yerle bir edeceksin... Komplolar kuracaksın... Küçülteceksin... Asla iktidar olamayacakları, iktidar olsalar bile ülkeyi batıracakları, bir koyun sürüsünü bile güdemeyecekleri gibikafa yıkayacaksın. Ülkenin ve seçimlerin güncel/ gerçek konularından seçmeni uzaklaştıracaksın. Yarattığın provokasyonları konuşturacaksın.
2011’de hedefler vuruldu ama halk tınmadı
Geçen seçimler öncesini hep anımsatırım... 2011 seçimlerinden önce iki büyük provokasyon yapıldı iktidar kanadından muhalefet partilerine... İlki 2010’da Deniz Baykal’a, ikincisi ise 2011’de hemen seçimlerden önce MHP’li öncü milletvekili kadrosuna seks kasetleri provokasyonları.
Hedefler tam 12’den vuruldu.. Ama iktidar kanadı amacına ulaşamadı! Milletin oyunu hemen hemen etkilemedi bile denebilir... CHP oyunu 20’den 26’ya yükseltirken, MHP yüzde 13’ü aştı. İktidar kanadı yüksek oy aldı ama milletvekili sayısı düştü! İktidar başı, özellikel MHP üzerinde oynadı, kasetlerin yanı sıra, en banal milliyetçilik gösterileri yaptı. Meydanlarda Apo’yu astı kesti, MHP’li oyları partisine çekmek ve baraj sorunu yaratmak için..
Peki amaçları neydi? İlki CHP’yi, liderini gözden düşürmek, bunalım yaratarak oylarını geriletmek. İkincisi, yine aynı şekilde, MHP’yi baraj altına itip Meclis dışı bırakmak.
Peki neden? 2011 seçimlerinde de yine başkanlık anayasası gündemdeydi. Bugün de RTE’nin istediği ve savunduğu biçimiyle, dikta anayasasını Meclis’te kabul ettirecek çoğunluğa, en az 367 milletvekili sayısına ulaşmak...
Demek provokasyonlar her zaman planlanan amacına ulaşmıyor. Hatta, fos bile çıkabiliyor!
MHP kalmadı, HDP kalır mı
Peki aynı yönteme başvurabilirler mi? Seks meselesi tutmadı. Belki de halkımız ulan yapmayan mı var, erkek adam yapar gibi bir anlayış içinde olduğu için umursamadı... Bu nedenle başka aşağılama yöntemleri gündeme getirilecektir. Kılıçdaroğlu’na papuç attırma olayı gibi, değişik bir dizi olay yaratabilir iktidar kanadı. Bu tür irili ufaklı çok sayıda olay söz konusu olabilir; fakat daha değişik ve büyük bir provokasyon yaratabilirler mi, doğrusu bilemiyorum...
Dediğim gibi önceki yazımda, iktidarın bu seçimlerdeki kaldıracı, Kürtler. 2011 seçimlerinde astığı, kestiği Kürtler, çözüm süreci, şimdi ise en büyük müttefiki oldu.
Geçen seçimlerde MHP baraj altında kalmadı. Bu seçimlerde umudu HDP. İktidar başının Meclis’te milletin temsiliyeti gibi bir siyasal ve toplumsal etik değeri ve korkusu yok. 2011’de MHP Meclis dışı kalsaydı, düşünün... 2007 Meclisi bu açıdan tam bir felaketti! Peki şimdi HDP baraja takılsa? Kuşkunuz olmasın, daha çok sevinir; ama ülkede yaşanacak büyük siyasi sorun krize dönüşürse ülkeyi yönetemez hale gelebilirler. AKP bir yandan bunun da korkusunu yaşıyor. HDP’liler zaten bizsiz Meclis 4 yıl dayanmaz diyor...
Belki de bu rezil baraj sistemini yerle bir etmenin yolu, HDP’nin Meclis’e girememe riskini göze almasından geçmektedir...

***

Aman baraj altında kalmasın düşüncesiyle gönlünde yatan parti yerine istemediği başka partiye yönelmek, 2011 seçimlerinde nasıl MHP için yanlışsa bugün de tüm partiler için yanlış diye düşünüyorum. “Aman şöyle olmasın” diye diye anası ağlayan çok oldu. Siyaset kendi kulvarında mutlaka yeni sonuçlar doğuracaktır. Hele Türkiye gibi kaynayan ve binbir seçeneğe açık bir ülkede!
HDP baraja takılsa bile Muktedir’in ancak anayasasını referanduma götürebilecek bir sayıya ulaşabileceğini düşünüyorum. O da ulaşabilirse.. Oy kaybedecek daha! Henüz erken, 4 ayda daha neler yaşayacağız..
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları