Hikmet Çetinkaya

Haziran Hareketi Bir Umut!..

27 Ocak 2015 Salı

Yunanistan seçimlerinden çıkan “sol”un zaferi, komşunun siyasal tarihinde yeni bir sayfa açtı...
Yunanistan’da ezilenlerin partisi SYRİZA, yoksulların desteğiyle en yüksek oyu aldı.
Zafer, umut, değişim!
Emekçiler! Gazeteler haberi manşetten verirken, Yunan halkının tarih yazdığını, emeğin partisinin iki milletvekili daha kazansaydı tek başına iktidara geleceğini vurguladı...
Türkiye bu seçimlerden ders çıkarabilir mi?
Elbet 12 Eylül darbe yasasının getirdiği Siyasi Partiler ve Seçim Yasası yerinde durduğuna göre çok zor...
Türkiye ve Yunanistan...
Öyle yakın tarihin sayfalarını karıştıracak değilim.
Barıştan yanayım düşmanlıktan yana değil...
Yunanistan’ın demokrasisi gelişmiş, bizim demokrasimiz “topal ördek” gibi...
Biz hâlâ “laiklik” kavramını topluma anlatabilmiş değiliz.
Nedenleri çok açık bir biçimde ortada:
“Acı ama gerçek olan, sözlü kültürden yazılı kültüre geçemememiz...”
Eski Yunancada “laikos”, Fransızcada “laicite”, İngilizcede “secularizm”in ne anlama geldiğini kimi aydınlar, sosyal bilimciler bile ya bilmiyor ya da bilmezden geliyor.
Laikos, halka ait olan, ruhban olmayan demektir.

Milli egemenlik halkındır!
Din-hukuk, din-siyaset, dindevlet!
Bunlar birbirlerinden ayrılırsa laiklik “temelinde” demokrasi ve özgürlükler gelişir...
Ülkemiz yaşanır hale gelir, güzelleşir!

***

Türkiye’de yaşananlara baktığımızda devletin en duyarlı kurumlarında, din eksenli bir yapılanmanın 1940’lı yıllardan beri kadrolaştığına tanık oluyoruz.
Yargı, Emniyet, eğitim!
Ad ad saymaya gerek yok, çok sayıda...
Dini söylemlerle yola çıkıp devlette kadrolaşmak laiklik ilkesiyle uyuşur mu?
Ne demektir “dindar nesil” ya da “altın nesil” yetiştirmek!
İsteyen dinini, inancını istediği gibi yaşarsa demokrasimiz gelişir; devlet içinde kadrolaşmayla değil...
Dini, siyasete, eğitime, hukuka, yaşamın her alanına bulaştırmak, o ülkedeki yurttaşların dinlerine ve inançlarına hakarettir...
İslama, Hıristiyanlığa, Museviliğe...
İnsana insan gözüyle bakacaksın; Gazze’de öldürülen çocuklara da, Suriye ve Afganistan’da, ezilen sömürülen, alçakça katledilenlere de...
Uygar, demokrasileri gelişmiş ülkelerde din kutsaldır ve ayrı bir yerde durur, siyasetin ortasında değil...
Hayat, yaşanır hale böyle gelir!
Din, dil, ırk, inanç, mezhep ayrımcılığı yapılmaz...
Bu arada önemli bir konunun altını çizmek isterim...
Sömürgeci ruh, demokrasi ve özgürlüklerin var olduğu ülkelerin siyasetçilerinin içinde yaşar, filizlenir.
Irak, Afganistan, Libya bu nedenle işgal edilmiş on binlerce insan ölmüştür.
Almanya ve Fransa ağırlıklı olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde “yabancı düşmanlığı”, “İslamofobi” bu yüzden hortlamıştır.

***

Üç yıl önce İzmir Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in 1980’li yılların ortalarında başlattığı “Kültür ve Sanat Şenlikleri”nde SYRİZA’nın kimi yöneticilerini tanıyıp konuşma olanağı bulmuştum...
Aralarında gençler de vardı, 68 kuşağının komünistleri de...
Sonbahar akşamıydı...
Onların anlattıklarını dinlemiştim, bir gün iktidara geleceklerini düşündüm o gece...
Ay ışığında, kumsalda sohbet!
Demokrasi ve özgürlük, hayat!
Sömürü düzenine karşı ne yapılır benim ülkemde, diye iki gündür kendi kendime sorup yanıtını ararken şöyle demiştim:
Bizde de Haziran Hareketi var, ilk kez böyle bir hareket bir hafta kaldığım Ege’de de gerçekten çiçeklenmişti, mevsim kış olmasına karşın...
Çok sevindim, mutlu oldum!
Ben de destekliyorum Birleşik Haziran Hareketini...
Bir umut, neden geçekleşmesin Türkiye’de, neden!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları