Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ismarlama Mahalle Baskısı (16.01.2015)

16 Ocak 2015 Cuma

Dün bu sütunda, Anadolu Ateşi dans grubuyla ilgili olarak sosyal medyada çıkan, mahalle baskısı yaratmaya yönelik bir yazıya yer vermemin nedeni, önümüzdeki dönemde çok artacağı kesin olan mahalle baskısının vardığı boyutları göstermekti.
Mahalle baskısı faşist iktidarların kullandığı, üstelik tepkiyi üzerine çekmesini önleyecek bir yöntem olarak bedelsiz bir baskı öğesidir.
Türkiye’de iktidar tarafından bu baskı istenmekte, hatta ısmarlanmaktadır. Dün bu köşe-de söz konusu olgunun kanıtı olarak Hayrettin Karaman’ın Yeni Şafak’ta çıkan 9 Kasım 2013 tarihli yazısından alıntılar yayımladım.
Hayrettin Karaman, çoğunluğun kendisine ters gelen, değerlerine aykırı bulduğu kimi özgürlüklerin kullanılmaması gerektiğini söylüyor, inadına kullanılmaları halinde, toplumun mahalle baskısı kurumuyla bir şekilde duruma el koyması gerektiğini ileri sürüyordu. Bu insanların devleti yardıma çağırmaları halinde, devletin “gevşek” davranacağını, böylelikle mahalle baskısının çoğunluğun kutsal hakkı olduğunu söylüyordu.
Önce, bir noktayı belirtmek gerek: Yaşananlar göstermiştir ki mahalle baskısı için illa çoğunlukta olmak gerekmez; ama sesini yüksek çıkaran ve sıkıştığında tabuların arka-sına saklanan bir azınlık da mahalle baskısı oluşturabilir.

***

Hayrettin Karaman’ın 9 Kasım 2013 tarihli yazısında ima ettiği gibi, mahalle baskısının etkili olabilmesi için devletin zaten özgürlüklerin kısıtlanmasından yana olan bir gücün elinde bulunması gerekir.
Öyle olduğu, yani devlet baskıya göz yumup onu engellemediği takdirde ancak mahalle baskısı sonuç verebilir.
Devlet baskıyı görmezden gelmez, önlenmesi yolunda önlem almakta “gevşek” davranmaz ise baskının sürdürülebilmesine imkân yoktur.
Demokrasilerde, devlet bireyin haklarını mahalle baskısına karşı da korumakla mükelleftir.
Ancak faşist ve baskıcı yöntemlerde devlet mahalle baskısını görmezden gelir, hatta zaman zaman teşvik eder.
Hayrettin Karaman’ın ısmarladığı organize, devlet destekli mahalle baskısı, yapısı gereği baskıcı bir devlet desteği sayesinde var olup sonuç verebilir.
Aslında bu, mahalle baskısı değil, kılık değiştirmiş bir devlet baskısıdır.
Cumhuriyet’in Charlie Hebdo’nun son sayısından dört sayfalık bir seçkiyi, dayanışma olarak yayımlaması üzerine, iktidar partisinin aralarında Başbakan Davutoğlu ve Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ve milletvekili Salih Kapusuz’un da bulunduğu çeşitli mensupları da bu yolu tutmuş görünüyorlar.

***

Bunların hepsi, “fikir özgürlüğünün kutsal değerlere hakareti içermediği” yönünde görüş beyan ederken, özellikle seçki yayımlayan gazetenin böyle bir amacı olmadığını bilecek konumdadırlar. Yine bunların hepsi, bu yayın ile kutsal değerlere hakaret edildiğini söylediklerinde, kamuoyunda büyük bir tepki oluşacağını öngörecek konumdadırlar.
Ama bütün bunlara karşın, ısrarla hakaret aramanın da ardında başka bir neden var.
O neden de, muhalif olan bir yayın organı karşısında kamuoyu oluşturmak.
Böylelikle kendileri, “Bakın biz bir şey yapmıyoruz. Ama ne yapalım galeyana gelen halkın tepkisidir bu” diyeceklerdir.
İşte size iktidarca ısmarlanmış, kışkırtılmış, organize edilmiş bir “mahalle baskısı!”.
Bu tür oyunlar, tehlikeli oyunlardır. Sonrasında, bu ısmarlanmış, kışkırtılmış, belirli amaçlar ile yöneltilmiş tepki birden kontrolden çıkar, denetlenemez güç olur, amaçlananın çok ötesinde, yer yer de tersine sonuçlar verebilir.
Benzer bir olay Türkiye’de 6-7 Eylül 1955’te meydana gelmiştir.
6-7 Eylül olaylarını dönemin DP iktidarının kışkırttığı artık bilinen tarihi bir gerçektir.
Ama denetimden çıkan olaylar, amaçlananın ötesinde sonuçlar doğurmuş, bizzat o iktidar bu olayların hesabını vermek zorunda kalmıştı.
Ismarlama, kışkırtılmış “mahalle baskısı!” oyununa hemen son vermek gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları