Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ekmeğimizle oynuyorlar

11 Şubat 2020 Salı

Türkçede “Ekmeğiyle oynamak”, insanın geçim kaynağını tehlikeye düşürmek, para kazanacak iş yapmasını engellemek anlamına gelir.

İktidar elindeki bütün olanakları liyakate göre değil sadakate göre kullandığı için, aslında hepimizin “ekmeğiyle oynuyor”:

Ama benim bu yazıda anlatmak istediğim husus, gerçekten fizik anlamda, sağlığımızı tehlikeye atan biçimde “ekmeğimizle oynadıkları”.

***

Prof. Mustafa Kaymakçı Ege Üniversitesi’nden emekli Ziraat Profesörüdür.

Tarım ve beslenme konularında uyarıcı yazılar yazar.

Bu kez de “EKMEK MESELESİNE KAMU SAĞLIĞI AÇISINDAN DA BAKALIM MI?” başlıklı bir makale yazmış.

***

Kaymakçı yazısına bir alıntıyla başlıyor:

“9 Şubat 2020 tarihli gazetelere yansıtıldığı üzere Türkiye Ekmek Üreticileri Federasyonu Genel Başkanı Murat Kavuncu, ‘günde 120 milyon ekmek üretildiğini ve yüzde 10’unun israf edildiğini, her yıl bu israftan dolayı 1.5 milyar doların çöpe gittiğini ve de bu parayla 500 adet orta ve ilköğretim okulu, 500 kilometrelik 5 şeritli yol yapılabileceğini ve 160 ile 500 bin kişinin 1 yıllık sosyal güvenlik primlerinin karşılanabileceğini’ söylemiş” diyor.

Bu, işin israf tarafı.

***

Bir de ekmeğin içinde kullanılan malzemenin sağlığımızı tehdit eden tarafı var; onu da yine bir alıntıyla şöyle anlatıyor Prof. Kaymakçı:

“Beyaz ekmek üretiminde bir başka sözü, hiçbir ekleme yapmaksızın fırıncılık sektöründeki bir firmaya bırakıyorum.

Meraklısı, “www.aysukardesler.com”a girerek bakar.

‘…Her şeyimizi Batı’dan ithal etmeye başladığımızdan beri bu en temel gıda maddemiz olan ekmek de değişikliğe uğratıldı. Balon gibi şişirilmiş, içi kof, tadı lezzeti kalmamış, ekmek görüntüsü verilmeye çalışılmış bir garip nesne oluvermiş.

İşte adı ekmek olan bu garip nesneyi üretmek için biz diyelim on, siz deyin yirmi çeşit, kökenleri hakkında bilgimiz olmayan ve bize bilgi verilmeyen katkı maddesi ilave ediliyor artık. Bu katkı maddelerinin tüketiciye faydası olmadığı gibi üstelik zararı olabiliyor...’

Anılan web sayfasında, beyaz ekmek ürünlerinde kullanılabilen maddeler  ‘…E170, E 471-E477, E 200, E 202, E420, E920, E924, E928, E170, E422, E928’ gibi sıralanmış”.

“Aynı web sayfasında: ‘Bu katkı maddeleri hayvan kökenli olabildikleri gibi, migrenden, alerjiye hatta kansere kadar birçok rahatsızlıklar oluşturabilen maddelerdir’...”

***

Kaymakçı, “Beyaz Ekmek Türkiye’ye Ne Zaman Girmiş” diye soruyor ve Oktay Akbal’ın ‘Önce Ekmekler Bozuldu’ sözüne de gönderme yaparak ekmek, Emperyalizm ve Neo-Liberal politikalar arasındaki ilişkiyi şöyle kuruyor:

Özetle, ekmeğimiz de emperyalizmin yurdumuza girişiyle bozulmaya başlıyor.

Emperyalizm, siyasetimizden kültüre değin yapımızı küreselleş(tir)me adıyla neo-liberal politikalarla bozmadı mı? Bozmaya devam etmiyor mu?

Kimileri, neo-liberal politikaları biz daha insancıl uygularız, sözgelişi özeleştirmeyi biz daha iyi yaparız diyorlar. Neo-liberal politikaların getirdiği çözümsüzlüğü göremiyorlar, başını kumdan çıkar(a)mıyorlar, amma gerçek bu.”

***

KAHROLSUN EMPERYALİZM...

YAŞASIN DEMOKRATİK CUMHURİYET!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları