Barış Terkoğlu

Sözcü bu cezayı hak etti!

02 Ocak 2020 Perşembe

Kusura bakmayın, hak etti! Onlar gibi olsaydı başına bunlar gelmezdi. Sözcü’nün ve yazarlarının adı mahkemelerde FETÖ ile birlikte anılmazdı.

Hani şu geçen gün basılı yayına son veren Star gazetesinin bir zamanlar sahibi olan kişiyi hatırlıyor musunuz? Alaaddin Kaya. Kim mi? FETÖ Çatı Davası’nda müebbet alan Zaman gazetesinin kurucusu ve eski imtiyaz sahibi. Ondan buna, şuna geçti ama Star ile Zaman’ın farkı pek azdı. Kimse “şu Star’ın yayınlarına bir bakalım” demedi. Arada Fettah Tamince’nin de sahibi olduğu Star’ın neden durmadan el değiştirdiğini de kimse sorgulamadı.

Fettah Tamince de Zaman gazetesine 17-25 Aralık’tan sonra ortak olmuştu. Gülen ile ilişkisi, FETÖ için kurduğu kurumlar, yatırdığı paralar biliniyordu. Yargıda “bir şeyler oldu” da savcılar onun değil Sözcü’nün sahibi Burak Akbay’ın peşine düştü.

Sadece o mu?

Bir zamanlar TUSKON’u yöneten Eroğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu da Zaman’ın başka bir ortağıydı. Loft ve Colin’s gibi kot markalarından tanıdığımız patron, savcının karşısında Zaman’a ortaklığını “ben bu gazeteye ortak olurken veya ayrılırken para ödemedim” diye anlattı. FETÖ kurumlarına gönderdiği paralar MASAK raporunda birer birer çıktı, yine de Zaman’ın eski patronunun peşine düşen olmadı. Belki o da bir gün “ne istediler de vermedik” der de sebebi anlaşılır.

Bu arada Alaaddin Kaya, Zaman gazetesini kurarken ortağı kimdi? Eski AKP Milletvekili Mehmet İhsan Arslan tabii ki. Kaya, mahkemede Ortaklarımızdan biri İhsan Arslan'dı, çocukluk arkadaşımdır. Arzu ederdim ki buraya gelip gerekenleri anlatsın” diyecekti. Ne gelen ne giden oldu

Sahi haberlerde hep “firardaki Ergun Babahan diye geçiyor ya. Babahan, Sabah gazetesinin yayın yönetmeniydi. Ya Nazlı Ilıcak? O da Sabah’ın vitrin yazarıydı. Bugün Sabah’ta Pelikancılık oynayan Hilal Kaplan’dan Melih Altınok’a kadar çoğu bir zamanlar FETÖ’nün Taraf’ında Mehmet Baransu-Ahmet Altan ile kumpasçılık oynuyorlardı. Kaplan’ın, Fethullah Gülen’e Taraf’taki köşesinden yazdığı o hasret şiiri nasıl unutulur! Diğer Pelikancılar Cemil Barlas ile Fuat Uğur’un FETÖ’cülerle maklube partileri paylaşımları da hâlâ arşivde duruyor.


Fethullah Gülen’i peygambere benzetenler

Faruk Beşer, Yeni Şafak’ta yazıyor. “Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Fıkhını Anlamak” kitabı ise yalnızca sahaflarda bulunabiliyor. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yapan Beşer, birlikte çalıştığı Adil Öksüz’ün hikâyesini anlatmak için nedense 15 Temmuz’dan sonra savcının karşısına oturmayı bekledi.

Ya diğer Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım? “Yeni Türkiye'nin Yeni Aktörleri: AK Parti ve Cemaat” adındaki FETÖ’nün reklamını yapan kitapta “Gülen'in kişisel yaşamı da Hicret’in süreklilik taşıyan ruhunu yansıtmaktadır” sözleriyle Gülen’in hayat çizgisini peygamberin Hicret’ine benzetiyordu. Ya Pensilvanya’ya gidip yüz süren, “okulları kapatın dershaneleri değil” yazacak kadar militanlaşan Yusuf Kaplan. Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den tutuklanan danışmanı” diye tanıtılan Murat Aksoy bile kumpas davaları sürecindeki çalışmalarını Yeni Şafak’ta yapmıştı. Sözcü’nün bulmacalarını konuştukları kadar bunları konuşmadılar.


AKP’nin Zaman ayarlı yazarları

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, daha geçen gün “Today’s Zaman yazarıydım” demedi mi? AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı’nın siyasete girmeden önce kartvizitinde “Zaman yazarı” yazıyordu. Gülen ondan “ufuk açıcı yazı ve makaleleriyle ülkemizin fikir hayatında mümtaz bir yeri olan Amasya Milletvekili Prof. Dr. Naci Bostancı Beyefendi” diye bahsediyordu.

Sözcü davasında tanık olan Hüseyin Gülerce’nin, Fethullah Gülen ile 2010 yılında 114 kez, 2011 yılında 115 kez, 2013 yılında 76 kez, 2014 yılında da 4 kez telefonla görüştüğü dosyalara girdi. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanlığı ve Zaman’ın eski Yayın Yönetmeni için normaldi! Kimse şaşırmadı.

Daha yazacak ne kadar çok isim var. Nagehan’lar, Rasim’ler, Cem’ler, “Gülen’in aslanlarını bekleyen” Mustafa Armağan’lar, TRT’ye doldurulan Fethullahçılar. Toplasan ansiklopedi olur.

Malezya Büyükelçisi Merve Kavakçı ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı’nın babası Yusuf Ziya Kavakçı, Yeni Akit’te daha yeni “Fethullah Gülen olsam” diye yazı yazdı. “Gülen özür dilesin, tövbe etsin, son günlerini Türkiye'de geçirsin” ricasında bulunmakla kalmadı, FETÖ için de “bence bu teşkilat asli hizmetine dönmeli ve saf ve temiz mensuplarının güzel duygularına bağlanmalıdır” tanımını yaptı. Sözcü’ye aslan kesilenlerin gıkı bile çıkmadı.


Eski dönemin artıkları birlikte çalışıyor

Bir zamanların Nazi artıkları Soğuk Savaş başlayınca sosyalistlere karşı cepheye yeniden sürülmüştü ya. FETÖ’nün elemanları da yeni düzende iktidarın en öndeki piyonları olarak yollarına devam ediyor.

Devlette ve tabii yargıda iktidar muhafızları ile kripto FETÖ’cüler el ele iş tutuyor. Birinciler “muhalifleri FETÖ’cü diye cezalandırıp kurtulalım” diye ellerini ovuştururken, ikinciler “herkesi FETÖ’cü yapalım da FETÖ meselesini bitirelim” diye çalışıyor. Sonunda dünkü ortaklık, bugünkü tuhaf kararla kendisini sürdürüyor.

Sözcü bunu hak etti!” dedik ya

Hepimiz biliyoruz. Sözcü’nün sahibi, Cumhurbaşkanı’nın “yargıdan FETÖ sanığı kurtarmakla meşhur” avukatlarını tutsaydı, belki varlığının bir kısmını “kaybedecekti” ama bugün aranıyor olmayacaktı. Emin Çölaşan ya da Necati DoğruFehmi Koru’nun yaptığı gibi Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın bilgisiyle Pensilvanya’ya gidip barışma için aracılık yapsalardı, ceplerinde mektupla dönselerdi 3 buçuk yıl hapis cezası almayacaklardı.  

Bugünün cezası, yarının madalyasıdır.

Sözcü aldığı cezayı çoktan hak etti!





Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları