Mehmet Ali Güller

Libya’nın birliği savunulmalı

30 Aralık 2019 Pazartesi

AKP hükümeti, yaptığı “deniz yetki alanının sınırlandırılması” anlaşmasının hayata geçirilebilmesi için Libya’ya asker gönderip Trablus hükümetini savunması gerektiğini söylüyor.

Fakat o anlaşmanın hayata geçebilmesi için doğudaki Tobruk hükümetine karşı batıdaki Trablus hükümetini savunmak yetmiyor, çünkü anlaşmaya konu olan deniz alanına denk gelen kıyı Trablus hükümeti egemenliğindeki topraklarda değil, Tobruk hükümetinin egemenliğindeki topraklardadır!

Bu nedenle de anlaşmanın hayata geçmesi için Trablus hükümetinin iç savaşta Türkiye desteği ile Tobruk hükümetini devirmesi ve Libya’nın tamamına hâkim olması gerekiyor.

Peki, bu mümkün müdür? Sahaya ve Tobruk ile Trablus hükümetlerinin arkasındaki kuvvet dağılımına bakılırsa, pek mümkün görünmüyor!

Neden 2009’da değil de 2019’da?

Bu durumda haliyle insanın aklına şu soru geliyor: AKP hükümeti yaptığı anlaşmayı korumak için mi Libya’ya asker göndermek istiyor? Yoksa Libya’ya asker gönderebilmeye gerekçe bulabilmek için mi o anlaşmayı yaptı?

Bu soruyu şundan soruyoruz:

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, AKP hükümetinin Annan Planı’nı desteklediği süreçte kazandığı manevra alanı ile 21 Mart 2003’ten itibaren geçerli olmak üzere münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan etmiş; 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la ve 2010’da da İsrail’le MEB sınırlandırma anlaşması yapmıştı.

Bu gelişmeler üzerine Libya ve Suriye de 2009 yılında sırayla MEB ilan etmişti.

Bugün AKP hükümetine Libya ile deniz yetki alanı anlaşması yapması gerektiğini söyleyenler, o gün de söylemişti! Ancak AKP hükümeti 2009’da değil, 2019’da bu anlaşmayı yaptı?

Peki, neden 10 yıl gecikti? 2009’da ne Serraj vardı ne de Hafter! O gün anlaşmayı yapsalar, Libya’nın bütünüyle yapmış olacaklardı!

Hatta şöyle de sorabiliriz: AKP hükümeti o anlaşmayı neden 2018 yılında değil de 2019 yılında yaptı?

Çünkü 2019 Nisanı’nda, destekledikleri Trablus’taki İhvan rejimi saldırıya uğradı ve iç savaşı kaybetme riskiyle karşı karşıya geldi! (AKP de gayri resmi olarak o tarihten itibaren Libya’ya kuvvet gönderdi!)

Rusya’yla gerilim

AKP hükümetinin Libya’ya asker gönderme hazırlığına Rusya’nın ilk tepkisi İdlib üzerinden oldu: Moskova, Suriye ordusunun İdlib’de ilerlemesine yeşil ışık yaktı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 11 Aralık’ta yaptığı çıkış ile Türkiye’nin İdlib’de muhaliflerle teröristleri ayıramadığını belirtti. Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova da 26 Aralık’ta yaptığı açıklamada, Ankara’yı İdlib’le ilgili Soçi Mutabakatı’nı uygulamaya çağırdı!

Ve Moskova, AKP hükümetinin Libya’ya asker gönderme girişimine doğrudan açıklamalarla da karşı çıktı.

Örneğin Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Türkiye’nin askeri müdahalesinin Libya’daki krizin çözümüne katkı sunmayacağını belirtti. (26.12.2019)

Örneğin Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’nın Savunma Komitesi Başkan Yardımcısı Andrey Krasov, Libya’da TSK’nin kullanılmasının durumu ağırlaştıracağını belirtti ve siyasi çözüme katkıda bulunulması gerektiğini söyledi. (28.12.2019)

İdlib ve Libya’daki bu tablo nedeniyle Türk ve Rus heyetlerinin Moskova’da yaptıkları heyetler arası görüşme de uzadı!

Tunus’tan Erdoğan’a ret

AKP hükümeti, Libya tezkeresi çıkarmaya hazırlanırken ülkenin Batı komşusu Tunus’la da bir ittifak oluşturmaya çalışıyor.

Erdoğan bu amaçla geçen hafta Tunus’u ziyaret etti ve sonrasında “Libya’daki meşru hükümete siyasi destek verilmesi yönünde Türkiye ile Tunus’un müttefik olduklarını” açıkladı.

Ancak Tunus’tan gelen ses farklıydı!

Tunus Cumhurbaşkanlığı “Herhangi bir ittifakın veya safın üyesi olmayacağımız teyit edilir” dedi!

Yani AKP hükümeti Libya’da iç savaşa taraf olurken bir müttefik de bulamamış görünüyor!

Ne yapmalı?

Türkiye’nin hızla “jeopolitikçi bakış”tan kurtulması gerekiyor. Bu bakışı şu sözlerle ifade ediyorlar: “Şam yönetimini devirmezsek, Ankara’yı koruyamayız; Libya’ya asker göndermezsek Suriye’deki kazanımlarımızı koruyamayız…”

Bu bakışın sınırı yok: Yarın da “Libya’daki payımızı korumak için Tunus’a, Cezayir’e girmemiz gerekir” derler!

Dolayısıyla bu bakıştan kurtulup Atatürk’ün, “ittifaklar kurarak Türkiye’nin etrafında bir güvenlik kuşağı oluşturma” anlayışına dönmemiz gerekiyor.

Somut olarak:

1. Libya’dan pay kapma anlayışı yerine Libya’nın birliği savunulmalı.

2. İhvancı Trablus hükümetini askeri olarak destekleme ve Tobruk hükümetine düşman olma çizgisini bırakıp müzakere masasında Tobruk hükümetinin de olacağı gerçeğine göre hareket edilmeli; “esnek diplomasi” yapılmalı.

3. ABD ve AB’ye karşı Libya’nın birliği için Rusya’yla işbirliği yapılmalı.

4. Türk-Rus işbirliği Doğu Akdeniz’de Ankara’ya Şam ve Lübnan işbirliği sağlar. Hatta Kahire’ye bile içinde bulunduğu mevcut ittifakları sorgulatır!

Özetle, Trablus’a asker değil, Şam’a ve Kahire’ye diplomat göndermek gerekir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Masadaki üç konu 28 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları