Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İki olay üç açıklama

22 Aralık 2019 Pazar

Birinci olay, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün Gaziantep’te, Suriye Merkezli Haznevi Tarikatı’nın düzenlediği bir toplantıda, tarikat liderinin elini veya omuzunu öptüğü iddiası.

Bu konuda Gül’ün açıklaması şöyle:

Milletvekili dahi değilken seçim çalışmalarında yapmış olduğumuz, Peygamber Efendimiz’in Kutlu Doğum programına katıldığımız bir programdı.

Bizim bu anlamda, bu çerçevede, Anadolu’nun her türlü insanıyla, her seçmenimizin bu konudaki çalışmalarında, bu konuda tüm Anadolu’nun her rengiyle, her deseniyle, bu ülkenin her vatandaşıyla; düşüncesi, yaşam tarzı, inancı ne olursa olsun bizlerin ortak değerleriyle hem siyasi hem de insani anlamdaki münasebetlerimiz ve etkinliklere katılmamız elbette söz konusu olabilir.

Ancak bu 2015, hatırladığım kadarıyla seçim öncesinde -7 Haziran öncesiydi- ve milletvekili dahi değildim galiba... Öyle hatırlıyorum, dolayısıyla bunu ifade etmek isterim.


*  *  *


İkinci olay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin salıverilmesine ilişkin 10 Aralık kararına rağmen Osman Kavala’nın, hâlâ hapiste tutulması.

Bu konuda Kavala’nın açıklamasının bazı bölümleri şöyle:

Gerçekten de başıma gelen durum trajik diye tanımlanabilir.

Eski bir Rus atasözü varmış (S.Zweig aktarıyor), ‘Hiç kimse dilenmeyeceğim, hapse girmeyeceğim dememeli’ şeklinde!

Ancak, umuyorum, hikâyenin bundan sonrası trajik olmaktan çıkar...

...Yargıyı siyasi amaçlar için araçsallaştırma, bunun için manipüle etmekten kaçınmama fikriyatının Gülenci olmayanların, hatta FETÖ’cülerle mücadele edenlerin arasında da yaygınlık kazanıyor olmasından endişe ediyorum.

Aklıma 12 Eylül darbesinden sonra söylenen ‘Bizler hapisteyiz fikirlerimiz iktidarda’ özdeyişi geliyor!

Yine de umutlu olmak için nedenler var...”


*  *  *


Aynı konuda ikinci bir açıklama, Yasemin Bektaş’tan yollanan bir elektronik posta yoluyla, Kavala Davası’nın bir özetini yapan Gezi Davası Takipçileri’nden geldi. Bazı bölümler şöyle:

Devletin resmi kayıtlarında ‘Tek bir merkezden yönetilemeyeceği’ belirtilmiş olan, onlarca şehirde milyonlarca insanın katıldığı ‘Gezi Protestoları’, söz konusu davaya göre, birilerinin organizasyonu ve finansman desteği ile gerçekleşti ve dava bunları bulup yargıladığı iddiasında.

Olayın üzerinden altı yıl geçmesi...

Daha önce aynı iddianın yargılanıp beraatla sonuçlanması...

Organizasyon veya finansmanla ilgili hiçbir kanıtın bulunmaması...

Herhangi bir örgütün varlığının gösterilememiş olması...

Hiç önemsenmiyor.

Ortada bir suç olmadan nasıl suçlu olabileceği sorusu, sadece hukuk değil düz mantık açısından da cevapsız kalıyor.

24 Aralık tarihinde dördüncü duruşması yapılacak olan bu dava:

İçerik ve uygulamalar açısından çok çarpıcı boşluklar, hatalar, haksızlıklar ve saçmalıklarla dolu; sanıklar ve savunma avukatlarından gizlenen ama medyadaki manipülasyonlara servis edilen tartışmalı, çarpıtılmış enformasyonla lekeli...”


*  *  *


Sevgili okurlarım, devlete egemen olan adaletsizlik, haksızlık ve hukuksuzluklar, kuralsızlığa yol açar:

Kuralsızlık, saldırganlığı ve kaba kuvveti teşvik eder...

Saldırganlık ve kaba kuvvet, çatışmaları körükler, yaygınlaştırır ve derinleştirir...

Bütün toplumsal ilişkiler, bozulur, yozlaşır ve kabalaşır:

Bırakınız nezaket ve terbiyeye uygun davranmayı, normal iletişim bile sürdürülemez olur!

Hem toplumsal hem de bireysel ruh sağlığımız için:

1) Hukuk Devleti’nin yeniden kurulmasına...

2) “Kuvvetler ayrılığının” yeniden tesisine...

Çalışmalıyız.

Bizi düşman görenler, bize düşmanlık yapanlar ve/veya bizim düşman gördüklerimiz, özellikle de cezalandırılmasını istediklerimiz başta olmak kaydıyla:

HER ZAMAN, HER YERDE, HERKES İÇİN, ADALET” ilkesini savunmalıyız.

Unutmayın, “Adalet istemek”, kimse için “Suçsuzdur” ya da “Suçludur” demek değildir:

Sadece herkes için “Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunmasını” ve “Adil yargılanma” istemek demektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Devlet çöktüğünde! 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları