Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Libya anlaşmaları: CHP’in eleştirileri

05 Aralık 2019 Perşembe

Salı günkü yazım üzerine, Ünal Çeviköz’den CHP’nin, “yeni tartışmalar açabilecek” dediği, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile ayrı ayrı imzalanan Mutabakat Muhtırası” ve “İşbirliği Anlaşması” hakkındaki görüşlerini açıklayan bir mektup aldım; özeti aşağıda.

*  *  *

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) için atılan adım, 2002’de müzakerelere başlayan ve 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan ve 2010’da İsrail’le MEB anlaşması imzalayan, sonra da bölgede 13 parsel ilan ederek yabancı firmalara doğalgaz aramak için lisans veren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin attığı adımlara göre gecikmiş ve hayli kırılgan bir adımdır.

Türkiye Yunanistan’ın maksimalist tezleri karşısındaki yaklaşımını uluslararası hukuk açısından da tescil ettirmek için bir gayret içine girmiş görünmektedir. Örneğin Ege’de ve Akdeniz’deki mevcut coğrafi durum, adaların deniz hukukundan kaynaklanan bazı haklarının tartışılabilirliğini mümkün kılmaktadır.

Türkiye’nin bu görüşü doğrudur.

 Ne var ki, Türkiye, Mısır ve İsrail ile deniz yetki alanları konusunda zamanında bir mutabakata varsaydı, bugün Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları bağlamında aleyhimize olabilecek gelişmelerin önüne geçebilecektik.

Libya’da uluslararası camianın meşru olarak kabul ettiği bir otoriteyle anlaşma imzalanmasının savunulması ise Suriye’de de uluslararası camianın meşru olarak kabul ettiği bir otoriteyle ilişki kurmakta direnen iktidarın yeni bir çelişkisi olarak dikkati çekmektedir.

 Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması uyarınca Türkiye’nin Libya’dan izin almadan hava sahasını kullanma ve karasularına girme hakkı elde ettiğine ilişkin haberler, “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın Türkiye’nin UMH’yi askeri olarak koruması karşılığında imzalandığı yönünde bir endişeye de sebep olmaktadır.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre Türkiye, birbirleriyle savaşan iki hükümet arasında bölünen Libya’da savaşa taraf olan ülkeler arasında yer almaktadır. Hal böyleyken, UMH ile imzalanan Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması Türkiye’nin Libya’daki savaşa doğrudan müdahil olmasıyla sonuçlanabilir.  

 CHP olarak bir kez daha uyarıyoruz:

Mısır, İsrail ve Suriye ile ilişkilerimiz düzelmeden Doğu Akdeniz’de atılacak adımlar istenen etkiyi göstermeyecektir.

Bu nedenle, Türkiye öncelikle Suriye Yönetimi ile diyalog başlatmalı, Mısır ve İsrail’e de bir an önce büyükelçilerini göndermelidir.

Bunun yanı sıra, AKP Hükümeti Libya’daki savaşın bir tarafı olmaya derhal son vermelidir.

Türkiye’nin ve KKTC’nin hak ve çıkarlarını etkin bir şekilde savunmak için, kaba güce değil diplomasiyi öncelemeye ve içine düştüğümüz yalnızlıktan bir an önce çıkmaya ihtiyacımız vardır.

*  *  *

Açıklamayı biraz kısaltarak aktardım.

Önemli gördüğüm noktaları da siyahla vurguladım.

Anlaşılan, çok gecikmiş de olsa Akdeniz’deki haklarımız konusunda bazı adımlar atılıyor ama Türkiye’nin Libya’daki savaşa doğrudan katılmasına yol verebilecek hükümler de var.

Bence en önemli hususlar, Türkiye’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi karşısında AB’deki yalnızlığının Akdeniz’e de sirayet etmiş olması ve Libya’daki savaşa doğrudan müdahale olasılığıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları