Hikmet Çetinkaya

Bir Babanın Hukuk Savaşımı!..

21 Aralık 2014 Pazar

Mavi bir gökyüzü, yalnızlık, hayatın derin suyu içinde yaşanmış yıllar...
Aslında bir öykü!
Üstelik acılı, hüzünlü bir öykü!
Türkiye’nin hukuk devleti düzenini, yargı bağımsızlığını, adaleti, eşitliği anlatan bir oyun...
Tam 16 yıl süren bir yargılama süreci...
Şükran Soner, dün uzun uzun anlattı o süreci...
Bugün ben, o öyküyü, sosyolog Pınar Selek’i ve 16 yıl önceyi anlatacağım...
Pınar’ın babası, dostum, avukat Alp Selek’in, yaşadığımız 16 yıllık acılı, karanlık süreçte verdiği hukuk mücadelesini...
Yine hayatı anlatacağım!
Sabahın sisi altında bir kentin sokaklarını, martıları, lacivert suları yararak geçen beyaz gemileri...
Eminönü’nü, Sirkeci’yi, Mısır Çarşısı’nı...
Ülkemizdeki hukuk devleti düzeni... Bağımsız yargının geçerliliği...
16 yıldır bunlar olsaydı, yargının, başta kamuoyuna katliamın sorumlusu olarak gösterdiği sosyolog Pınar Selek olmak üzere, suçlanan kişilerle ilgili maddi suç kanıtlarını ortaya koyması gerekirdi.
Demokratik hukuk devletinde yargı böyle işler...
Yargı önce maddi kanıtlara dayanarak yargılar!

***

Mısır Çarşısı’nda küçük bir yiyecek-içecek büfesiydi...
Patlama orada olmuştu!
Üstelik çevrenin en kalabalık olduğu bir saatte...
Yedi insanımız ölmüş, 127’si yaralanmıştı...
Bu, bir bombalama eylemi miydi, yoksa tüpgaz patlaması mı?
Kanlı katliamın sorumlusu genç bir kızdı: Pınar Selek...
Ortada hiçbir maddi suç unsuru yoktu!
Gözaltılar, tutuklamalar ve uzun bir yargılama süreci...
Bizim yargımız, şapkasından kimi zaman kuş, kimi zaman tavşan çıkarmayı çok sever.
Aynen öyle oldu!
16 yıl süren hukuk savaşımında Pınar’ın babası ve hukukçu arkadaşları Bahri Belen, Akın Atalay, Ayhan Erdoğan en sancılı siyasal süreçlerde temel hak ve özgürlükler kapsamında savaşım verdiler...
Selek ailesi, bildim bileli siyasal, toplumsal, insan hakları konularında savaşım vermişlerdir, yakın tarihimizde...
Daima dik bir duruş sergilemişlerdir, bildim bileli...
Alp Selek’in babası, Pınar’ın dedesi Cemal Hakkı Selek’i 60’lı yıllarda TİP İzmir Milletvekili olmadan önce tanıdım...

***

Hayata sarılmak ve tutunmak...
İki farklı kavramdır bunlar!
Toplum olarak hayata sarılmak yerine tutunmayı dayatıyor bazıları...
Yargısız infaz yapıyorlar, kıyıyorlar çiçeklerimize, fidanlarımızı toprağından söküp atıyorlar...
Bir hukuk mücadelesi bitti; Pınar Selek gençlik dönemini, zindanlarda, Fransa’da sürgün olarak geçirmeye başladı...
Dördüncü kez aklandı önceki gün Pınar!
16 yıllık bir yargı süreci, üç beraati kabul etmeyen savcılar, yargıçlar...
Benim ülkemde üç beraat kararına direnen savcılar...
Hak ve hukuka vurulan darbe!
Pınar Selek’in gençliğini çaldılar gençliğini...
Hayatını çaldılar!
Alp Selek, Pınar ve kız kardeşi hayata tutunmadılar, inadına sarıldılar!
9 Temmuz 1998’de Pınar’a yapıştırılan terörist yaftası, katil yaftası...
Ey insanlık, ey hukuk, vicdanınız sızlıyor mu 16 yıl sonra verilen beraat kararından sonra?
Kanlı patlamanın yaşandığı büfede, 16 yıl önce kanıt toplayan devlet dört ayrı rapor hazırlamıştı...
Ve o dönem raporda “bombaya dair” bir saptama yoktu!

***

16 yıllık yargısal süreç, aslında Selek ailesiyle devletin derin güçlerinin, gladyonun bir intikam hesaplaşmasıydı bence!
O yıllar Türkiye kan gölüne dönüşmüş, faili meçhuller artmıştı...
Bir gün o yılları da anlatırız, daha önce anlattığımız gibi...
Belleğimize iyice yerleşsin diye!
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları