Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Beyler, Lütfen Miyavlamayın
Polis nezarethanesinde sidik kokuları içinde beton zeminde geceler ve gündüzler geçirmek; gerekçesini sadece kendilerinin değil isteyen savcının, kararı veren yargıcın da anlamadığı tutuklamalar, konduğu sivil (bu bağlamda “sivil” ne demekse artık) ya da er koğuşundan bozma askeri hapishane koğuşlarında aylar, yıllar, hatta çok yıllar volta atmalar Türkiye solunun yaşamının adeta doğal bir parçasıdır.
O yüzden kuşaktan kuşağa aktarılan bir “jargon” da türemiştir. Poliste çözülüp örgütsel sırları, arkadaşlarını ele verenler için “öttü” denir. Öten devrimciye iyi gözle bakılmaz. İşkencenin ağırlığı bile yeterli mazeret sayılmaz.
Mapus damındayken, hele hele çıktıktan sonra durmadan “Ah ben neler çektim... Ne acılar yaşadım” diye yakınanlara da “miyavlıyor” denir. Durmadan miyavlayana da pek iyi gözle bakılmaz...
Gözaltıların, bitip tükenmez sorguların kol gezdiği bugünlerin Türkiye’sinde şu miyavlama maskaralığına değinen bir Tırmık için epey duraksadım. Duraksayışım “Şu günlerde sırası mı bu yazının” denmesindendi.
Sonra demir parmaklıklar ardında geçirdikleri süre aylarla değil, yıllarla ölçülür hale gelmiş KCK tutuklularını hatırladım. Sonra suçları (suçları?) protesto gösterisi gibi anayasal bir hak kullanmaktan ibaret, demir parmaklıklar ardında yargılanacakları günü bekleyen, öğrenim hayatları karartılmış, gelecekleri yıkıma uğratılmış kadınlı erkekli gencecik üniversite öğrencilerini hatırladım.
Ve...
Ve miyavlayanları tırmıklayacak bir yazının “tam da zamanı” olduğunda karar kıldım...
***
Siyasal İslamın militanları içinde mapus damıyla tanışanlar bir avuçtur. Onlar da ya egemen rejimin, iktidardaki siyasal güçlerin sindiremeyeceği ölçüde itiraz etmişlerdir ya da siyasal mücadeleyi şiddet kullanım üstüne kurmuş bizim “solcu” tayfasına özenip silahlı eylemlere girişmişlerdir.
Yazıp çizdiği için, yazıp çizdiklerinden dolayı mapus damına konmuş siyasal İslamcı sayısı ise daha da azdır.
O kanatlardan hapse girenlerden ise miyavlamayan galiba hiç yoktur. Varsa da ben duymadım. Öyleleri ile ranza paylaşmışlığım, hatta birlikte volta atmışlığım var. Tutuklanışının daha ilk saatlerinde “Beni nasıl tutuklarlar. Zulümdür bu zulüm. Evde çoluk çocuk, mahalle de açılacak dükkânım var. Bana reva görülen hak mıdır?” diyen birini hatırlarım. Ona, işkenceden tabanları patlamış, filistinaskısından kolları tutmaz olmuş, yine de gülüp arkadaşları ile sohbet eden, “Madem devrimciyim, bunlara da hazır olmalıydım ve hazır oldum” diyen ve bunu bir daha asla yinelemeden voltaya devam eden ya da ranzasında kitap okuyan delikanlıları gösterip. “Kapa çeneni. Bu arkadaşlara bak da utan böyle miyavlamaktan. Yapamayacaksan müdüre dilekçe ver koğuşunu değiştirsinler” diye azarladığımız az olmadı.
***
Bilgisayarımın ekranında bir e-mektup var. Bir “miyavlama” mektubu... Yollayan kendisi için değil, siyasal önder bellediği Recep Tayyip Erdoğan adına miyavlıyor. Aynen, hiç düzeltmeden aktaracağım:
“Aydın Engin efendi, fikir özgürlüğünü vesile ederek darbeci paralel yapıya sahip çıkıyorsunuz. Cumhurreisimiz Recep Tayyip Erdoğan sizin laikçi rejiminin sahipleri tarafından zindana atıldığında ağzınızı mühürledin sustun. şimdi bunları yazmaktan hicap duymalısın...”
Bu mailin en önemli vurgusu neresi?
Bence “zindan” vurgusu.
Hatırlayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde okuduğu bir manzume (onun şiir dediğine bakmayın: Manzume) yüzünden DGM’de yargılandı, bir yıl hapis ve 860 lira para cezasına mahkûm edildi. Bu ceza “Mahkemedeki tavrı ve duruşmalardaki hali” göz önüne alınarak 10 ay hapis ve 176 lira 66 kuruşa indirildi. Yargıtay onayladı. Erdoğan hapishanelerden hapishane seçti. Kırklareli’nin Pınarhısar ilçe cezaevinde karar kıldı.
İçeri girmeden önce bir partidaşı karşılıksız çek yazma dümeniyle aynı hapishaneye kondu. Hapishanede ona özel koğuş hazırlandı. İçi buzdolabı, TV ile donatıldı, güvenliği için kameralar bile taktırıldı.
Bizimki 26 Mart 1999’da içeri girdi. Bizim komik İnfaz Yasamız uyarınca dört ay yattı ve 24 Temmuz 1999’da dışarı çıktı.
Ondan sonrasını hatırlamalısınız. Seçim mitinginde de, kapalı salon toplantısında da, partililerine seslenirken de, miting meydanındaki kalabalığa nutuk atarken de “Ahhhh. Dostlarım ahhh!.. Biz neler çektik. Bir şiir yüzünden zindanlara atıldık...” edebiyatını dilinden hiç eksik etmedi.
Her dinlediğimde de ben, “Yav kardeşim senin zindan dediğin Pınarhisar Cezaevi bizim tayfa için dört yıldızlı otel sayılır. Sen ya zindan görmemişsin, ya bu ülkede solcu tutukluların karakışın ortasında iki parmak suyla kaplı beton zeminde yıllar geçirdiklerini masal sanıyorsun ya da miyavlayarak siyasal çıkar hesabındasın” diye homurdandım.
***
Manzume okuduğu için siyaset erbabının mapus damına tıkılmasını savunacak değiliz. Keza yazdıkları yazılar, çevirdikleri diziler yüzünden birilerinin içeri tıkılmasına da susup seyirci kalamayız.
Ola ki gözaltına alınanlar tutuklanır da. Şaşmam.
Bu Tırmık’ın amacı testiyi kırmadan uyarmaktan ibaret.
Beyler lütfen miyavlamayın.
Mide bulandırıcı oluyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- Özel görüşmenin ayrıntılarını açıkladı!