Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eğlenir Gibi Olmak
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın sözleriyle, “birbirlerini, Allah rızası için seven güzel insanların” arasındaki kavga hükümetin geri adım atmasıyla şimdilik hızını yitirecek gibi görünüyor. “Şimdilik” diyoruz, çünkü güçler arasındaki iktidar savaşlarının zaman zaman hız kesseler de bir anda yeniden alevlendiklerini biliyoruz.
Bu kavgayla birlikte Cumhuriyet tarihimizde İslam zemininde örgütlenmiş, söylemleri de İslamdan kaynaklanan iki güç arasındaki bir kavgaya ilk kez tanık olduk. Ayetler, hadisler, “iblislik”, “fitnecilik” suçlamaları havalarda uçuştu. Olan biteni bir sinema salonunda film izler gibi izledik. Eğlenir gibi olmadık da değil.
***
Ama şimdi o “eğlenir gibi olmamız” halini düşündüğümde tedirgin oluyorum. Anımsadığım kadarıyla bu ölçüde dışında kaldığımız, söze neresinden başlayacağımızı bilemediğimiz bir kavgaya tanık olmamıştık. Olayı bu kavgada taraf olanların yaptığı gibi dershane konusuna indirgemek, bu konu çevresinde dönüp durmak kolaycılık olurdu. Çünkü dershane konusu kocaman bir buzdağının su üzerinde görünen yüzüydü. Konu özünde siyasal İslamın devleti tüm kurumlarıyla mutlak olarak ele geçirme sorunuydu.
Bu sorunun üstesinden gelemedik, gelebilmek için de gerekli sorumluluğu üstlenip ele ele vermek, örgütlenmek, var olan örgütlerimizi güçlendirmek yolunda yeterince çaba göstermedik. Seyircilikle yetindik. Eğlenir gibi olma halimiz de seyirci kalma utancını kendi kendimizden saklama gayretiydi.
***
İki yüz yıldır onlar gibi olmak istediğimiz Batı’nın sosyal devletlerinde devletin elinden hiç bırakmadığı iki alan vardı: Sağlık ve eğitim. Devlet, 1950’lerle birlikte her iki alanı da yavaş yavaş palazlanmaya başlayan sermayeye peşkeş çekmeye başladı.
Aradan geçen yıllar içinde sermaye laboratuvarları, klinikleri, hastaneleri; ilköğretimden üniversite ve yüksekokulları, sayıları 3 bin 800’e yükselen dershaneleri ile sağlık ve eğitim alanlarında söz sahibi oldu. Anayasada yer alan sosyal devlet kavramının içi uygulamada boşaltılarak devletin vazgeçilmezi olması gereken alanlar kapitalizmin sömürüsüne terk edildi.
Tüm bu süreç gözlerimizin önünde gelişti. Toplumca aklımız tutulmuş gibi hiçbir direnç göstermeyerek, hatta direnç gösterenleri kınayarak bugünlere geldik.
Kapitalist-liberal ideolojinin estirdiği rüzgâra kapılarak toplumumuzdaki temel çelişkinin emek ile sermaye arasında olduğunu gözden kaçırdık. İdeolojik kaynağı İslam, dayandığı üretim biçimi ise kapitalizm olan iki güç arasındaki kavgada bize düşen silkinip kendimize gelmek, her iki güce karşı direnmek, bizzat kendimizi iktidara taşıyacak bir yola koyulmaktır.
İktidar savaşımlarında seyirci kalmamak için!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki