Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yargı ve reform süreci mi?
Günümüzden tam 5 asır önce I. Selim’in Suriye ve Mısır seferleriyle birlikte yaygın görüşe göre halifeliği bu topraklara taşıdığı günlerde çok uzaklarda, bugünkü Alman topraklarında bulunan Wittenberg Kilisesi’nin kapısına Martin Luther tarafından 95 eleştirel tez içeren bir bildirge (protesto) asılır. Reform hareketlerinin sembolik başlangıcı olarak kabul edilir bu bildiri. Keşiş Martin Luther’in otorite sahibi yönetici prenslere karşı harekete geçirdiği on binlerce köylünün daha sonra prenslerce vahşice katledilmesini savunması ve köylü isyancıları iblise benzetmesi, kuzeydeki reformun güneydeki Rönesansın etkinliğini kırmak ve oralara kadar ulaşmasını bloke etmek için tertiplendiği iddiasının dayanaklarından biri yapılır ki çok sonraları Nietzsche tarafından yerden yere vurulur bu gerekçeyle Martin Luther.
Tam anlamıyla endüljanstan pay kapma kaygısıyla başlatılan kavga, hiç bilinmeyen ve beklenmeyen yeni form ve düzenlerin sancılı da olsa doğumunu gerçekleştirir. Reformu gücü elinde bulunduran katolik kilisesi değil, güç istencindeki diğer din adamları başlatmıştır. Bu tarihsel süreç, Büyük Özgürlük Fermanı’nda olduğu gibi reform ve hakların birileri tarafından sizlere bahşedilmeyeceği, ancak sizlerin onu kazanabileceğiniz gerçeğinin somut bir görünümü olması açısından önemlidir.
Giaordano Bruno, ortaçağda kiliseyi sorgulayarak onun bizatihi varlığının inancı yok ettiğini ileri süren düşüncelerini bilimsel gerçekliklerle açıklayıp çaktığı aydınlanma fişeği ile karanlığı ürküttüğünde heretiklikle suçlanır. Bir ihbar üzerine tutuklanır ve Roma Engizisyonu’na çıkartılır.
Şekli yargılaması yıllarca sürdürülür, engizisyon her seferinde Bruno’ya sözlerini geri alıp almadığını, pişman olup olmadığını sorar. Bruno ise her cevabında pişman olacak bir eylem veya sözünün bulunmadığını, akıbetini bilmesine rağmen hakikatlerden geri dönmeyeceğini yineler. Engizisyonun asıl amacı, Bruno’nun özelinde tüm sapkınları(!) terbiye etmek, devrilmek üzere olan kilisenin sallanan tahtını son bir hamle ile yeniden onarmayı sağlamaktır. Bruno’nun yanlış yolda olduğunu kabul etmesi, ona ait sonsuz evren görüşü ve yaradılış yazgısından dönmesi, engizisyonun onu bağışlaması için yeterli bir gerekçedir. Bruno’nun düşüncesini inkârdansa engizisyon ateşini tereddütsüz tercihi kiliseyi çileden çıkarır ve 7 yılın ardından Bruno engizisyon tarafından ölümle cezalandırılır. Karara uygun olarak “kanı akıtılmaksızın eziyet edilmek suretiyle” Roma meydanında 1600 yılında soğuk bir kış günü diri diri yakılır. Yargıca son sözü “Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz” olmuştur. Bruno yargılamasının kilisenin sonunu hazırlaması, yarattığı basınç, düşünsel iklim ve toplumsal çalkantılarla Rönesans ve aydınlanmanın kilometre taşı kabul edilmesi bir yana, içinde bir yerlerinde insanlık adına büyük bir travma, yıkım ve trajedi barındırdığı sabittir. Kapanmayan yaralar ve silinmeyen izler, en küçük çağrışımda reseptörleri harekete geçirir.
Siz Avrupa’nın en büyük adliyelerini de yapsanız, kâğıt üzerinde mevzuatı da yenileseniz, yargı akademileri de açsanız konu gelip örneğin Barış Akademisyenleri davalarında yargılananlara pişman olup olmadıklarının defaatle sorulması noktasında düğümlenir, işte tam da orada sihir bozulur, makyaj akar. Reform, hukuk ve tarih felsefesinden, asırlar önce tutuşan Roma meydanından bağımsız düşünülemez.
İngiliz kral Yurtsuz John, kuşatma ve beraberinde gelen savaşlardaki yenilgisinin ve beceriksizliğinin faturasını özellikle ekonomik anlamda halka ödetmeye kalkışınca, zaten başlangıçtan beri hoşnutsuz olan din adamları ve soyluların önderliğinde ayaklanan halk, kısa sürede Londra’yı ele geçirir ve ardından kral ister istemez yenilgiyi kabul eder. 1215 yılında hukukun kraldan üstün olduğu, insan hak ve özgürlükleri karşısında keyfi otoritenin hiç olmadığı kadar kendisini sınırladığı 63 maddelik Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Fermanı) imzalanır. Böyle büyük kırılma noktalarının dar bir çerçeve ve zamana hitap etmeyeceği, asırlar geçse de etkinliğinin artarak devam edeceği muhakkaktır. Örneğin, başlı başına hukukun ide ve manifestosu niteliğindeki 39. maddesindeki düzenlemenin hakkını teslim etmekle birlikte bir kimse hakkında yeterli kanıt olmadıkça yargılama yapılamayacağını belirten 38. maddesinin yargılama kriteri olarak mevzuatında halihazırda kanıt değil, şüpheyi yeterli gören bizler açısından reform taslağında bugün dillendirilmesi, bu etkinin çağlar ve yerler ile sınırlı olmadığının açık bir göstergesidir.
İçerik
Reformun olmazsa olmaz uyaranı; aydınlık, tek ivmesi ise ancak ilericilik olmalı, öncelikle zihni dar kalıplar yıkılmalıdır. Sağlam bir yargısal kuramı ve güçlü bir yargıç kişiliğini arzulamayan tüm düzeltim ve yenilikler reform olarak adlandırılamaz. Öyleyse reform, kelime anlamıyla yenilik, düzeltim anlamına gelse de binlerce yıllık düşünce ve insanlık tarihinin mücadele ile elde ettiği birikim ve evrim gözetildiğinde bu yeniliğin evrensel ve çağdaşa dönük ivmelenmesi halinde ancak anlam kazanabileceğinin kabulü gerekir.
Bu evrimsel genel kabule göre o halde, mevzuatın birtakım usul ve esas hükümlerini değiştirmek, yargı erkinde görev alan kimilerinin özlük haklarını ilgilendirir kurallar getirmek, bazı yeni istihdam birim ve alanları açmak, teknik ve sistemsel işleyişe ilişkin uygulamalarda değişikliğe gitmek gibi tasarruflar, devlet örgütünün işleyişi ve devamlılığını sağlamaya dönük sıradan, rutin ve basit düzenlemeler mahiyetinde kalıp bunların reform olarak sunulması, bu kavramın da içinin boşaltıldığı savını güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Somut ve anlaşılabilir bir dille örneğin ön ödemeye veya uzlaşmaya ait suçların kapsam alanının genişletilmesi, uyuşturucu kullanım suçlarında savcılık aşamasında erteleme kararı yerine mahkemece yargılama sonucunda oluşacak duruma göre tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmesi, infaz yasasının değiştirilmesi tarzında tesis edilecek yeni düzenlemeler, avukatlara yeşil pasaport verilmesi düşüncesinde olduğu gibi hiçbir anlamda reform olarak kabul edilemez. Reform taslağı değerlendirme sürecinde bunlardan heyecanla bahsetmek, birileri tarafından bu kavrama yüklenen boşluğu meşrulaştırmak anlamına da gelebilecektir. Bunun yanında reform değil, uygulamaya dönük sıradan değişiklik talepleri alt başlığında bu tarz sorunlar elbet dile getirilebilir.
Pratik
2010 referandumunda bir evet ile yargıya bahar geleceği, gökten düze inecek yargının reform ile tanışacağı müjdelenmişti. Evet, yargı sırça köşkten inmişti(!) ama duracağı yeri kestirememiş, son durak ve nihai hedef deniz seviyesi iken bununla yetinmemiş, tepetaklak yerin yedi kat dibine demirlemişti. Reform adına yargının geldiği noktayı göstermesi açısından önemlidir.
Reform diye “olgu” yerine “somut delil” ibaresini maddeye yerleştirdiğinizde tutuklama oranlarında bir değişiklik olmuyor, hatta oran tutuklama lehine artıyorsa altyapı olarak tarif edilebilecek yeni düzenlemelerin yargısal refleks karşısında tek başına hiçbir getirisinin olmadığını, üstyapıyı temsilen mevcut kanun uygulayıcılarının, şahitliğinizde ve belki de icazetinizle bildiklerini okumaya devam ettiklerini, ortak ve kararlı bir irade geliştirmeksizin atılan tüm adımların sonuçsuz kalacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır.
Anayasasında laiklik ilkesi bulunan bir ülkede dinin temel nitelikleri için sakıncalı olduğu gerekçesiyle internet sitelerinin kapatıldığı haberi düştü yargı reforma hazırlanırken. Oysa tam da Magna Carta’ya yapılan atıftan bahsediyor, 8 asır sonra da olsa keyifleniyorduk, ne güzel!
Arayış
Uzlaşma ile 10 tekerlekli sandalye alınması, infaz yasasındaki değişiklik ile hükümlülerin salıverilmesi, hakim yardımcılığının ihdas edilmesinde arasanız da bulamazsınız reformu.
İnsan hak ve özgürlükleri açısından nirengi noktası Büyük Özgürlük Fermanı’na, halen ateşi sönmeyen Campo dei Fiori Meydanı’na, oradan hareketle hakaret suçlarından içeri alınan lal çocuklara gitmelisiniz reform için. Giz ve şifreleri oradadır çünkü!..
SEDAT BAYRAK
Yargıçlar Sendikası üyesi
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
En Çok Okunan Haberler
- Almanya'da 'Noel pazarına' araçlı saldırı
- Gazeteci Özlem Gürses gözaltına alındı
- Tel Aviv’i balistik füze ile vurdular
- 'Neredeyse 2 hafta oldu'
- Yoğun bakımdaki Emre'den acı haber
- 'Kanlı Noel' saldırganı hakkında neler biliniyor?
- Otel ve villa yapılacak
- Üniversiteden skandal ilan
- 10 milyon dolarlık ödülü kaldırdılar!
- 'Ekonomist Erdoğan'ı sordu, yanıt İmamoğlu oldu!