Hikmet Çetinkaya

Hayat İçin Diren...

02 Aralık 2014 Salı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, gece gündüz çalışıyor, doğa sevgisiyle yatıp kalkıyor...
Mersin Akkuyu’daki nükleer santral için gözünü sevdiğim bakanlığın “çevresel etki değerlendirmesi” (ÇED) raporuna, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ankara’ya gelmesine saatler kala onay verildi.
Akkuyu Nükleer AŞ, Rusya’nın devlet şirketi olan Rostom’un çalışma alanında olan şirketlerden biri...
Putin dün 10 bakanıyla birlikte Türkiye’ye geldi...
Ankara’da masaya oturulacak...
Başta Suriye olmak üzere enerji konuları konuşulup tartışılacak...
Akkuyu’da yapılacak nükleer güç tesisi anlaşması 2010 yılının aralık ayında imzalanmıştı.
Projenin gideri 20 milyar dolara yakın...
Güzelim Akkuyu koyu, o ağaçlar yok olacak bir nükleer tesis için...
Termik santralları o güzelim vadilere, ovalara, köylerin, kasabaların dibine koyan, halkı zehirleyen düşünce bunu da yapar...
Yasal kararlar onlara vız gelir...
Savcılıklara yapılan suç duyuruları görmezden gelinir.
Neredeyse 30 yıldır yapılan çevre eylemleri pek umursanmaz...

***

Vahşi kapitalizm, sömürü düzeni, küreselleşme adıyla memleketimin dağlarını, ovalarını delik deşik eder, siyanürcüler altın çıkarır...
Devlet onlara sormaz:
“Arkadaş sen bu altınları nereye götürüyorsun?”
Çocuklarına zehir solutan, Kütahya’da insanları öldüren, anayasal haklarımızı çiğneyen bir zihniyete kimse dur demez...
Soygun, vurgun düzeninin temelinde yatan sınıfsal, toplumsal gerçeklerdir.
Çokuluslu sermayenin parti ayrımcılığı yoktur!
Onlar iktidarlarla, sağ veya sosyal demokrat partilerle hemen anlaşırlar.
1999 yılında Bülent Ecevit’le birlikteydiler, şimdi ise AK Saray’la...
Kaz Dağları’nın köylerinde, Biga’da, Küçükkuyu’da, Kozak Yaylası’nda, Eşme’de, İliç’te, Tunceli Ovacık’ta yaşananlar...
Soma yöresinde yapılan zeytin ağacı kıyımı...
Irmaklar, denizler, göller, ovalar, dağlar... Zeytinlikler, karaçamlar, fıstık çamları...
Anayasal haklarımız bir bir elimizden alınmıyor mu bizim?
Sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamak hakkımız...
Anayasal hakkımız elimizden alınıp bizi siyanür, zehir solumaya tutsak kılıyorlar...

***

12 yıllık AKP iktidarı döneminde 28 milyon dekar tarım ve orman alanı imara açıldı...
Bu yağma, talan düzeni 60’lı yılların sonlarına doğru başladı, 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda zirveye yaklaştı...
Bugün zirvede!
Koylarımız, büklerimiz...
Zehir soluyan halkımız...
Ege’nin, Akdeniz’in mavi suları, Karadeniz, Marmara, saraylar, konaklar...
Kimileri o malum vakıflara, Arap şeyhlerine...
Ey halkım, Yatağan işçilerinin çığlığını duyuyor musun?
O Gökova Termik Santralı’nı anımsıyor musun?
Turgut Özal’ın bir uçak dolusu gazeteciyi doldurup götürdüğü, kendisine övgüler yazdırdığı yazarları yoksa unuttun mu?
Çevreci Özal’ın yakınında olanlar, Gökova’daki termik santralın bacalarını “çevreci olduklarının kanıtı için” yeşile boyatmışlardı.
Yatağan’da o yıllar yine direniş vardı...
Zeytin ağaçları kurumuştu kirli havadan, bacadan çıkan külden...
İnatla yazmıştım o yıllarda!
Bugün çevre eylemleri siyasal ve toplumsal bir kimlik kazanıyor, özellikle gençlerin doğayı sahiplenmeleri insanın içini rahatlatıyor...
Soma’nın Yırca köyünde bir gecede 6 bin zeytin ağacı kesilmişti...
Bu arada en fazla duyarlılığı olması gereken CHP’li Yalova Belediyesi de üstgeçit yapmak için 180 yetişkin çınar ağacını acımasızca kesiyor.
Şaka gibi!

***

Yatağan’dan, Kaz Dağları’ndan, Eşme’den, Karabiga’dan...
Samsun Terme, İzmir Efemçukuru, Bartın Amasra...
Sinop, Ünye, Mersin Akkuyu, Artvin...
478 HES kuruldu 69 kentte...
O canım Karaburun, balık çiftlikleri denizlerimizde...
Bu talana “hayır” deyin...
Susmayın, korkmayın!
Hayat için direnin...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları