Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Tunceli Nasıl Bir Dersim’di?’

29 Kasım 2014 Cumartesi

Dün, 1970’li yıllarda CHP Erzincan milletvekilliği yapmış olan Alevi kökenli Nurettin Karsu’nun kimliğini ve Dersim isyanının bastırılmasındaki trajediler konusunda Fevzi Çakmak ve Celal Bayar’ı sorumlu olarak gördüğünü yazmıştım.
Bugün bu konuda yolladığı ayrıntılı mektubu özetleyerek yayımlamaya başlıyorum.
Elbette burada yazılanlar benim değil, onun gözlemleri ve düşünceleridir...
Bu gözlem ve düşünceler bir kişinin öznel anıları ve yargılarıdır...
Sevgili okurlarım, olayları farklı anlatanların ve farklı yorumlar yapanların bulunduğunu da unutmamalıdırlar.

***

“Dersim Gerçeği: Tunceli Nasıl Bir Dersim’di?
Dersimli; Türkistan’ın Horasan vilayetinden gelerek, (Moğollarla sürekli savaşan büyük Türk hükümdarı) Celaleddin Harzemşah’ın ordusunun 10 Ağustos 1230 tarihinde Erzincan yakınındaki Yassıçimen Yaylası’nda Anadolu Selçuklu ordularına karşı yenilgiye uğramasından sonra, Dersim dağlık kırsalına çekilerek burayı yurt tutmuştu.
İşte şimdiki Dersimli, Harzemşah ordularının Horasan erlerinden oluşan (Alevi / Bektaşi / Kızılbaş) Türkmenleridir.
Bu yerleşimde, aşiret düzeni içinde, Türkistan’dan birlikte getirdikleri töreleri ve özgün inançlarıyla yaşamlarını bir süre sancısız ve kavgasız devam ettirmişti Dersimli.
1514 Çaldıran Savaşı’nda Türkmen Şah İsmail’i, İdris-i Bitlisi’nin de yardımıyla yenen Yavuz, Şeyhülislam Ebu Suud’un fetvalarıyla da Alevilerin katliamını devam ettirmiştir.
Anadolu Türkmeni, kelle korkusundan Doğu/Güneydoğu’da Kürtlere, Güney’de Araplara, Orta/Batı Anadolu’da da ıssız dağ tepelerine, ormanlara sığınıp, kültürlerini (inanç, dil, töre) saklanarak koruyabilmiş ve özellikle cem ayinlerini de gizli yaparak, yaşamda kalabilmiştir.
Dersim nüfusunun artması, dağlık olan bölgede halkı besleyecek üretimin bulunmaması, Dersimlinin çevreden yararlanmasını, çaresiz yaşamın bir zorunluluğu haline getirmişti.
Yerleşiminin başlangıcından beri, Dersimlinin özgün inancını içine sindiremeyen Emevi İslamını yaşayan çevre komşuları da sürekli olarak, Dersimliyi Osmanlı’ya, sonra da Cumhuriyet yönetimine şikâyet sürecine devam ediyorlardı.
Kapalı, dar bir çevrede yaşamını sürdüren, ülkeden ve dünyadan asırlarca soyutlanmış Dersim’i devlet adeta unutmuştu.
Devletten hiçbir yardım gelmediği gibi, devletin ve özellikle jandarmanın amansız baskısı altında, ezik bir konumda, yaşam savaşımı veriyordu Dersimli...”

***

Arkası yarın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları