Örsan K. Öymen

1919’un anlamı

20 Mayıs 2019 Pazartesi

19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde, Kurtuluş Savaşı’nın ve emperyalizme karşı büyük bir mücadelenin başladığı tarihtir. Birinci Dünya Savaşı’nda galip gelen ülkelerin Türkiye’yi işgal edip parçalama girişimine karşı başlatılan bu mücadele, yaklaşık olarak üç buçuk yıl sürdü.
Ancak Atatürk, bir yandan işgal güçlerine ve onların işbirlikçisi Osmanlı hükümetine karşı mücadele verirken, bir yandan da, cephedeki savaşı kazanması durumunda kuracağı devletin siyasal yapısını tasarlıyordu. Bu bağlamda, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurarak, monarşik düzenin kaldırılmasına yönelik ilk büyük adımı attı.
Atatürk bununla da yetinmedi, savaş devam ederken, yeni eğitim politikalarının belirlenmesine yönelik toplantılar düzenledi. Çünkü Atatürk şunu çok iyi biliyordu ki, cahil bir toplumun sömürge olması kaçınılmazdır. Atatürk’e göre, sadece silahla, topla, tüfekle verilen bir mücadeleyle emperyalizmi yenmek ve bağımsız bir ülke olmak olanaksızdı. Atatürk’e göre, emperyalizme karşı mücadele, iyi eğitilmiş ve çağdaş uygarlık seviyesini yakalamış bir toplumla olanaklıdır. Atatürk o nedenle, cephedeki savaşı kazandıktan sonra, ilk iş olarak, saltanatı kaldırdı, Cumhuriyeti kurdu, hilafeti kaldırdı, Öğretim Birliği Yasası’nı ve Medeni Kanunu çıkardı.
Laikliğin geçerli olmadığı ve çağdaş uygarlık seviyesinin elde edilmediği bir ülke, emperyalizme karşı mücadele veremez. Teokratik yapılanmalar emperyalizme karşı mücadele veremezler. Aksine, emperyalizme hizmet ederler. O nedenle Türkiye’de anti-emperyalist ve milliyetçi olduğunu iddia eden muhafazakâr yapılanmalar, gerçekte emperyalizme hizmet eden yapılanmalardır.
AKP ve MHP bunun tipik örnekleri arasında yer alır. Emperyalizm bu yapılanmaları her zaman kullanmıştır ve hâlâ da kullanmaya devam etmektedir. Türkiye’nin, AKP’nin ve MHP’nin öncülüğünde cehalete sürüklenmesi, Ortaçağ karanlığına geri dönmesi, emperyalizmin çıkarına olan bir şeydir. Avrupa’da Rönesans ve Aydınlanma devrimleri gerçekleşirken, Ortaçağ karanlığını yaşatmaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu’na ait bir zihniyetin yeniden canlandırılması, emperyalizmin çıkarına olan bir şeydir. Neo-Osmanlıcılık emperyalizmin maşasıdır.
Türkiye’nin 4 bini aşkın imam hatip okuluyla, 15 bini aşkın Kuran kursuyla, 80’i aşkın ilahiyat fakültesiyle, “4+4+4” eğitim modeliyle, okullarda zorunlu din dersiyle çağdaş uygarlık seviyesini yakalaması ve emperyalizme karşı mücadele vermesi olanaksızdır. Türkiye’nin laiklik olmadan; yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı olmadan; yargı bağımsızlığı olmadan; hukuk devleti olmadan; düşünce, ifade, basın-yayın ve örgütlenme özgürlüğü olmadan, çağdaş uygarlık seviyesini yakalaması ve emperyalizme karşı mücadele vermesi olanaksızdır.
Geri kalmış ülkeler, sömürge olmaya mahkûmdur. “Dünya beşten büyüktür” diyerek, emperyalizme karşı mücadeleyi terör örgütü PKK ile mücadeleye indirgeyerek, emperyalizme karşı mücadele verilmez. Dünya çağdaş uygarlık seviyesini yakalarsa beşten büyük olur. Geri kalmış ve cahil bir dünya beşten büyük olamaz. Dünya ülkeleri cahil ve geri kaldıkça, bilimden, felsefeden, sanattan, demokrasiden koptukça, söz konusu beş ülke dünyayı yönetmeye devam eder.
Bunu görecek ve anlayacak kadar akıllı ve bilgili bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında çevresinde birkaç kişi vardı. Şu anda onun izinden yürüyen milyonlar var. Herkes şunu bilmelidir ki, AKP’nin ve MHP’nin öncülüğündeki İslamcı ve Neo-Osmanlıcı karşıdevrim hareketinin gücü, uygarlık tarihinin akışını değiştirmeye yetmeyecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anormal hükümet 18 Kasım 2024
Emperyalizmin tuzağı 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları