Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP = Bırakınız Ölsünler, Bırakınız Çöksünler

02 Kasım 2014 Pazar

Murphy yasalarına göre bu ülkede hepimiz ölebiliriz. Kimse sağ kalmayabilir. Çünkü her şeyde ters gitme olasılığı son derece yüksektir.
“Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gi-decektir.” “Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa hep en kötü sonuç doğacak şekilde ters gider.” “Bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır.
Bunlar, Amerikalı mühendis Murphy’nin özdeyişleri diye bilinen, ama daha çok Murphy yasaları olarak anılan düşünce sistematiğinden üç ilke...

Murphy yasaları yaşadıklarımıza çok uyuyor. Ülkemizde o kadar çok şeyde o kadar çok “ters gitme olasılığı” var ki, birinden kaçsanız mutlaka diğerine yakalanırsınız ve genellikle de en kötü olasılıkgerçekleşir: Ölüm veya kitlesel ölüm... Büyük kayıplar.
Murphy yasaları, tam bir mühendis kafası ürünüdür. Bence Murphy, “sistemlerin mükemmel işlemesi” gereğini vurgular bu yasalarıyla. Bir mühendis kurduğu sistemin hesaplarında işin doğasına, fiziğine, kimyasına uygun olmayan hatalar yaparsa, sistem eninde sonunda çöker. Mesela apartmanlar... Yapısında, istatiğinde, malzemesinde, demirinde bir “hata” yaparsanız, bugün değilse yarın çöker (sel, deprem vb.)...

Ülkemizde her şey ters gidiyor, çünkü...
Dikkat edin “bir şeyin ters gitme olasılığı varsa” diyor yasa.

Evet bizde bir şeyin doğru düzgün gitme olasılığı hemen hemen sıfırdır! Yani ters gitme olasılığı bir değil birkaç tanedir, birinden kaçsanız diğerine yakalanırsınız. Sonuç hüsrandır. Ters giden bir durumdan kurtulma şansınız varsa eğer, ülkemizde bu büyük bir rastlantıdır, Milli Piyango’nun en büyük ikramiyesidir. Murphy yasalarına teğet geçer ve kurtulursunuz.
Madenleri ele alalım: Elde bir istatistik bilgi yok... Bugün çalışmakta olan madenlerin yüzde kaçında “ters gitme olasılığı” yüksektir veya düşüktür veya neredeyse sıfırdır... Bu bilinmiyor, çünkü Çalışma Bakanlığı’nın böyle bir derdi yok.
Madende ölenlerin çıkarılmasını organizatör bakanı olarak, ülkenin dört bir yanına koşup duruyor, Enerji Bakanı ile birlikte. Bunu dört dörtlük yapıyorlar! Dahası, itiraflarda bile bulunuyor maden kapılarında: Bir madeni kapatsak 50 kişi devreye giriyor ve açmak durumunda kalıyoruz...
Bu şu demektir: Maden kazalarına biz yol açıyoruz. İşimizi yapmıyoruz. Müfettişlerimiz su baskını tehlikesi var diyor, biz kapatmıyoruz.Ölümlerden öncelikle de ben sorumluyum...
Hiç kuşkusuz! Bakan Bey bu itirafını yapıyor ama mesela bakanlıktan istifa etmiyor. Çünkü bu ülkede demokrasi olmadığı için, istifa etme kurumu, geleneği de yok. Baş hırsızlıkların ya-pıldığı bir ülkede sen de neden bahsediyorsun, deyin bana! 

Yapılacak tek şey: Önce hepsini kapatın!
Madenlerde her şey tepeden tırnağa bozuksa eğer ve hangi madende ne kaza olacak ve kaç kişi ölecek, hiçbir öngörünüz yoksa, yapacağınız şey şudur: Bütün madenleri kapatın. Allah’ın belası kuyuları toptan kapatın. Soma kazasından sonra bunu önermiştim. Sonra maden ocaklarını tek tek kontrol edin, tüm önlemlerin alındığı madenlere de tek tek çalışma izni verin...

Bu yöntemle, Murphy yasalarından kaçınır-sınız. Sistemi baştan düzgün kurarsınız, mühendisçe, kaza ve ölüm olasılıklarını en aza indirmiş olursunuz... Radikal ama tek çözüm budur.
Bu süre içinde boşta kalan emekçilerin ücretlerini hem patrona hem de devlete ödetirsiniz...
“Ben ilan ederim, herkes uyar, eksiklerini ta-mamlar”! Hadi yahu... Eksiklikleri tamamlamaktan söz etmiyor yasa, sistemin baştan düzgün kurulmasından, sistemin çökme olasılığını en aza indiren yeni bir yapıdan bahsediyor.
Yoksa madenler çökmeye ve emekçiler ölmeye mahkûmdur.
Çünkü sistemin düzgün işlemesi için hiçbir unsur yoktur... Tek isteği “ölesiye köle gibi ça-lıştırmak, en az ücreti vermek ve kısa zamanda büyük paralar kazanmak” olan katil ruhlu patron tipi madenleri işletiyor. Önünde hiçbir engel yok. Sigorta parasını, vergisini bile gerektiğinde 3-5 yıl yatırmaz... Çünkü emekçilerin ve doğanın azgın sömürüsünden elde ettiği bütün paraları, başka işlere veya bankalara yığar durur, Mercedeslere yatırır. Çocuklarına evler ve arabalar alır...

Sistemi denetleyecek sıfır şey var
Maden işletmesinde kilit noktada bu adam tipi vardır. Aslında kilit noktada devletin, sendikanın ve yasanın olması gerekirken... Sendika satılmıştır patrona, emekçilerden sakınılan onlara akıtılır. Devlet göz yumar, gelir eksiklerini üstünkörü saptar veya saptamaz, vermemesi gereken süreyi verir, süre sonunda bile denetlemez... Derken küt kaza... Sistemi denetleyecek hiçbir şey yoktur ortalıkta.
Dayıbaşılık denen alçak sistemi var ettiğiniz sürece de, Murphy yasaları en kötü olasılık olarak işler. 20 kişilik arabaya 47 kişiyi yığar. Çünkü onlar koyun bile değildir. Koyunlar ona ait olsa, servetidir, korur. Ama midibüse yığdığı kendi serveti değildir. Amacı en çok para kazanacak sistemi kurmaktır. İşlerin ters gitme olasılığı yüksektir, en kötüsü gerçekleşir... Onlarca ölü.
Aslında, midibüsün devrilmesinden önce, kötü olasılıklar birbiri ardına gerçekleşmektedir ama bunu kabul ederiz. Mesela, dayıbaşı daha baştan emekçinin 25 TL’sini cebe atar. Midibüse, tampon arkasına vb. insanları yığarak da aslında Murphy yasalarını işletiyorsunuz demektir.
Bu düzen, RTE ve adamlarının Bırakınız öl-sünler, bırakınız çöksünler, bırakınız yapsınlar, bırakınız alabildiğine sömürsünler, bırakınız doğa alabildiğine yok olsunsistemidir.
Liboş kapitalizmin, en aşağılığından...
Ne demişler, hayvan sahibine göre kişner...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları