Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bu bir başarı ama...

04 Nisan 2019 Perşembe

Yerel seçimlerin sonuçları muhalefet açısından geleceğe ilişkin umut veren bir başarı ama, duruma bakarken soğukkanlı olmak gerekir. Uluslararası basında yankılanan, içeride sevinçle karşılanan “Sonun başlangıcı” yorumları oldukça yüzeysel. İktidarın gü­cünü, medyanın durumunu, karşımızda da “seçimler üzerinden darbe yapıldı” diyebilen hastalıklı ruhların olduğunu unutmamakta yarar var.

Genel manzara
Muhalefet üç büyük kenti aldı ama, oyların ülke çapında, coğrafi, sınıfsal da­ğılımında 2014 yerel seçimlerine kıyasla önemli bir kayma göremiyorum. Bu kez AKP, ya “nasıl olsa iktidarız, risk almaya değmez” diye düşündü, ya “oyları çal­mayagücü yetmedi.
AKP 2014’te toplam oyların yüzde 43.16’sını, 2018 genel seçimlerinde de yüzde 42.56’sını almıştı. Bugün oylarını yüzde 44.42’ye yükseltmiş görünüyor, hem de bir ekonomik kriz ortamında. CHP’nin oy oranları aynı dönemlerde sırasıyla 26.6, 22.64 ve 30.07 olmuş. Bu HDP’den gelen oylardan arındırıl­dığında 3-4 puan azalacağı düşünülse bile önemli bir artışa işaret ediyor. Buna karşılık toplumdaki bölünmüşlük, kutup­laşma da devam ediyor.
Oyların coğrafi dağılımında da kay­da değer bir değişiklik yok. İstanbul’u İmamoğlu kazandı ama, ilçeler bazında AKP’nin konumunda bir gerileme gö­rülmüyor. Ankara ve İstanbul’u kazanan adayların, CHP ya da sosyal demokrasi geleneğinden gelmediğini unutmayalım.
Haritaya bakınca, ülkede küresel kapitalizmin dünyasıyla (sermayenin uygarlığıyla) ekonomik ve kültürel olarak en fazla bütünleşmiş bölgelerin, bu kez İstanbul’u ve Ankara’yı da içine alarak yine kırmızıya boyanmış olduğunu görü­yoruz. AKP’nin oy tabanını, yine ağırlıklı olarak, ekonomik açıdan görece zayıf ve kültürel olarak içine kapanık bölgeler oluşturuyor. HDP’nin sayısal olarak oyu­nun azaldığını düşündüren bir gelişme söz konusu ama, bunun özel koşullar­dan kaynaklandığını, seçmeninin HDP’yi terk etmemiş olduğunu düşünüyorum.
Oyların sınıfsal dağılımına bakınca, İstanbul’u, Bursa, Sakarya, Kocaeli gibi sanayi merkezlerini örnek alırsak, işçi sınıfı, vasıfsız emekçiler, orta sınıflar (“yeni” ve geleneksel) gibi kategorilerin yoğunlaştığı ilçelerdeki tercihlerin dağı­lımı, 2014 seçimlerinden bu yana değiş­miş gibi durmuyor: İşçi sınıfının, emekçi­lerin, “yoksul-dar gelirli” kategorisine so­kabileceğimiz seçmenin, derin ekonomik krize karşın AKP’ye terk etmemiş olduğu söylenebilir.

Balkon konuşması
Erdoğan balkon konuşmasında kendi tabanına, kapitalist sınıflara ve muha­lefete yönelik mesajlarla dolu bir resim sundu. Kendi tabanına: Moralinizi boz­mayın, korkmayın, ben ve partim iktidar­dayız; boynunuzu eğdirmeyeceğiz (aç bırakmayacağız, refahınızı arttıracağız değil), milleti küçümsetmeyeceğiz; ulaştığınızı düşündüğünüz toplumsal statüyü kaybetmeyeceksiniz. Sermaye sınıfına ve liberal entelijansiyaya: Dört yıllık seçimsiz dönem, serbest piyasa, yapısal reformlar. Ulusalcı entelijansiya­ya: Kürt sorunu tehlike olmaktan çıktı.
Ne ki AKP’nin bu resmi koruması son derecede zor. Ekonomik “reform” lafını duyunca aklına neo-liberalizm gelenlerin de bir kez daha düşünmesi gerekecek. Resesyon, işsizlik, sermaye kaçışı, borç yükü, devalüasyon ortamında, serbest­leştirme, serbest piyasa, bütçe disip­lini, krizi aşmaya yardımcı olmaz; kay­nak sorununu aşacak düzeyde özelleş­tirme nesnesi de kalmadı. Dahası, bu tür “reformlar”, zaten daralmakta olan bir ekonomide AKP açısından siyasi, dolayısıyla ekonomik intihar anlamına gelir. Bütçe disiplininin de bir neo-liberal programın parçası olarak değil, muhalif belediyelerin “yönetemediklerini” kanıtla­makta kullanılacağını düşünüyorum.
Müdahaleci, rant yaratılmasına, pay­laşımına, yandaşları kayırıcı ekonomi politikalarına öncelik verilmesinin yanı sıra, kaynak yaratmak amacıyla, büyük sermayeyi hedef alan önlemler de söz konusu olabilir. Siyasal İslamın egemen sınıfı, destek burjuvazisi kendilerini bir ölçüde koruyabilirler ama, kriz içinde kaynak sorunu derinleştikçe, “pasta iyice küçüldükçe” 4 yıllık istikrarlı dönem beklentisi de buhar olup uçar. Orta dö­neme, pazartesi yazımda vurguladığım biçimde hazırlanmak gerekiyor!
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları