Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şimdi orta dönemdeyiz

01 Nisan 2019 Pazartesi

Yazımı pazar sabahı gönderirken oy verme sürecinde yaşanabilecek “garipliklerin” ilk örnekleri ortaya çıkmaya başlıyordu. Seçim sonuçlarını bilemiyordum, ama bence şu belliydi: Aslında “yerel seçimler olmayan” bu yerel seçimlerin sonuçları düş kırıklığı ve öfke yaratacak.
Bu durumda, muhalefetin, özellikle de solun, sonuçlar ne olursa olsun, olaylara tepki vermenin ötesinde, “orta döneme” hazırlanmaya başlaması gerekiyor.

Kaçınılmaz durumlar
Seçimlere giderken ortada ilginç bir durum vardı.
Birincisi: Bu yerel seçimler serbest ve hilesiz yaşanacak olsaydı AKP yönetiminin belirgin bir yenilgi yaşamış olması gerekiyordu. Çünkü sert bir ekonomik kriz toplumu sarsıyordu. Seçmenin, hayat şartları hızla zorlaşırken, AKP hükümetinin çaresizliği gittikçe daha da belirginleşiyordu. 15 Temmuz “hadisesinden” sonra devreye sokulan tasfiye süreci toplumun dokusunda onulmaz yaralar açmıştı. Dahası, 17 yıllık bir yönetimin, artık seçmende yorgunluk yaratmış olması beklenirdi. AKP yönetiminin Suriye fiyaskosunun, başarısızlıklarının getirdiği, büyük göçmen nüfusunun kültürel farklılıkları da toplumun içindeki gerginlikleri körüklüyordu. Kürt kökenli seçmenin de düş kırıklığının ötesinde öfkeli olduğu söylenebilirdi. Kamuoyu yoklamaları da bu genel manzarayı yansıtıyor, iktidarın toplumsal desteğinde belirgin bir gerileme olduğunu gösteriyordu.
Buna karşılık, AKP’nin temsil ettiği siyasal İslamın seçmeninin, bu yerel seçimleri bir “beka” sorunu, “dindar olanlarla olmayanlar” arasındaki bir kavganın arenası olarak gördüğünden, bir yenilgiyi kabullenmesi olanaksız görünüyordu. AKP yönetiminin de kendi ekonomik ve siyasi geleceği açısından başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere belediyelerin kaynaklarını eline geçirmesi yaşamsal öneme sahipti. AKP liderliği, siyasal İslamın entelijansiyası, seçim kampanyaları boyunca bir taraftan toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmeye, keskinleştirmeye, “her şeyin” (arzularının nesnesinin) nasıl kolaylıkla kaybedilebileceğini vurgulayarak korkuyu, nefreti canlı tutmaya büyük özen gösterdi.

İktidar ve muhalefet
Muhalefetin bu seçimlerden başarıyla çıkma beklentisinin maddi zemini vardı. Ancak, bu başarıyı sağlayacak gücünün olduğunu, halkoylamasından ve başkanlık seçimlerinden bu yana, seçim sürecine, kurumlarına, medya ev sokak denetimine ilişkin yeni mevziler kazandığını söylemek zordu.
Diğer taraftan, siyasal İslamın iktidarını temsil eden AKP’nin liderliği ve entelijansiyası ne “Yeni Türkiye’yi” istikrara kavuşturabilmiş ne ekonomik ne de kültürel egemenliklerini sağlam bir biçimde yerleştirebilmişti. 17 yıl sonra bile hâlâ, “başkasının konutunda yaşıyor” gibiydiler! Bunun bilinciyle bir türlü kendilerini güvencede hissedemiyorlardı ve sürekli bir beka sorunu kâbusu ile yaşıyorlardı.
Aslında 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana, muhalefetle iktidarın bu karşılıklı durumunda, toplumdaki kutuplaşmada, birbirini izleyen genel seçimlere, halkoylamalarına karşın belirgin bir değişiklik olmamıştı. 15 Temmuz’un ardından gelen tasfiye ve yıkım da bu durumu değiştirmemişti.
Bu yerel seçimler de bu duruma aittir. AKP’nin sonuçları belirlemek için almak zorunda kalacağı riskleri taşıyamaması halinde ortaya çıkabilecek bir “Siyah Kuğu” (çok düşük olasılıklı ama çok yüksek etkili bir olay) olayı dışında durumun kısa dönemde değişmesi de söz konusu değildir.
Bu nedenle, şimdi ülkenin derin bir ekonomik kriz ve jeopolitik belirsizlikler altına yaşanacak bir “orta döneme” girdiği söylenebilir. Bu “orta dönemde” AKP, yukarda değindiğim durumu, siyasal İslamın çıkmazını aşacak biçimde değiştirmek için çabalayacak, çabaladıkça devletin totaliter (hatta faşist) özellikleri daha da güçlenecektir.
Muhalefetin, özellikle de sol hareketin bu olasılığı göz önüne alarak, hazırlanması, varlığını koruyabilmek, etkin bir direniş gösterebilmek için güçlerini bir araya getirmeyi, liberal demokratik varsayımları, 17 yıldır sonuç vermeyen politikaları ve taktikleri terk ederek, devletin ve rejimin karakterine ve kendi geleneğinin mirasına uygun biçimde yeniden yapılanmayı başarması gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları