Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ortadoğulaşma Ne Demek Öğreniyoruz

09 Ekim 2014 Perşembe

İslam Devleti (IŞİD), ABD ve destekçi düşünce kuruluşlarının Ortadoğu’nun yeniden “devletleştirilmesi” planlarında var mıydı? Yoktu.. Yayımlanan haritalara yeniden bakıyorum, çok sayıda devlet üretmişler var olanlar arasında. 3 yıl önce de Suriye üçe bölünüyordu akıllarda.. Amerikalıların plan ve programlarında, tamam Sünniler vardı, Kürtlere de bölge ayırmışlardı ve Esad’a sahilde bir devletçik bırakıyorlardı!
Ama “Sünni devlet”i herhalde IŞİD’in kuracağını düşünmemişlerdi! Onlar “mutlak kadir” olarak, bir devlet kurulacaksa orada, onu ancak biz kurarız, başına da bizim seçtiğimiz birisini getiririz ve hükümetini de atarız, bizim yörüngemizde yaşarlar.. diye düşündüler.
Bir “pax Americana” yani.. İslam ülkelerinde hep Amerikancı çözümler işbaşında değil mi? Fakat Amerikalılar Suriye ve Irak’ı “parçalayıp” yeni devletçikler çıkarma yerine, şimdilik bu iki ülkenin bütünlüğünün korunmasının işlerine daha çok yarayacağını gördüler; üstelik Çin, Rusya ve İran’ın tepkisini de gördüler... Proje rafta beklerken IŞİD ortaya çıkıverdi. Şüphesiz ki birden değil; Türkiye ile birlikte körükledikleri iç savaşın parçaladığı Suriye’de yüzlerce “silahlı grup” arasından sivrildiler...
Şüphesiz Sünni toplumsal temele dayalı olarak büyüyebilecek potansiyele sahip vahşi bir savaş stratejisiyle...
Şüphesiz, ilk başlarda Esad’a karşı savaşanlara verilen destekle ve özel olarak bizimkilerin ihtimamıyla, korumasıyla...
Şüphesiz, ülke içindeki ve dışındaki, Amerika’nın yeminli düşmanı köktendinci cihatçı savaşçıların yardımı, desteği ve bölgeyi bir cihat alanı ilan etmesiyle...
Şüphesiz ki, ve en önemlisi, 2003 Irak savaşı ve sonrasında, öldürülen, ezilen ve iktidar dışına itilen Sünni, Saddamcı, Arap vb. aşiretlerin desteği ile...
IŞİD ile dünyada mezhepler çağı başlıyor, IŞİD de ilk devleti kuruyor, diye yazdık.
ABD, orada kendi planları dışında ve kendisine karşı bir devlet oluşumu vücut bulmaya başlayınca, yine bir koalisyon oluşturarak bunu engellemeye çalışıyor...

IŞİD’i kimler büyüttü
Biz hep şu ana bakarız. IŞİD nereden çıktı sorusuna, geçen haftaki CBT Gündem’deki yazımda, yakın tarihin bölge gerçekleri, Amerikan savaş politikaları çerçevesinde yanıt aramaya çalıştım.. Ona da bir bakın derim:
Burada, “RTE/Davutoğlu IŞİD’in müttefikleridir” diye yazıldığında, Davutoğlu ve AKP’li medya silahşorları, bunu söyleyen vatan hainidir gibisinden laflar ediyorlardı... Baktım dün Emrullah İşler, eski bakan, hiç olmazsa işkence yapmadan öldürüyor, dedi.
RTE+Davutoğlu’nun “koalisyona katılma” şartı, bir kara harekâtıyla Esad’ı yıkmayı öngörüyor. ABD’ye de Esad yıkılmadan IŞİD’ler ölmez diyor. Şüphesiz, IŞİD’e karşı savaşa katılmayı düşünmüyorlar.
Bayram öncesi yazıyorduk: IŞİD, Ankara’nın iki uçlu silahı.. Eğer orada kalıcı olur devletleşirlerse, a) Esad’ın da başına bela olurlar, ki bu Ankara’yı sevindirir; b) bölgedeki Kürtleri de sıkıştırır ve çözüm sürecini PKK’nin güçlü bir elle sürdürmesini engeller.
Şimdiki durum ve ülkemizdeki gelinen yeni anlayış şu: ABD ne yapıyorsa doğrudur, bölgeyi vurup kırmalı.. Zaten emperyalizm her zaman kötü değildir, ya arada sırada ama daha çok artık düzenli olarak iyi şeyler yapıyor...
Hayır bütün bunlar nesnel fotoğraf.. IŞİD’in varlığı ancak Türkiye’nin de köktendincileşmesine yardımcı olur. İktidarın desteği olmasaydı, bu kadar gelişebilirler miydi?
Bir nesnel fotoğraf da IŞİD’in Türkmenleri silip süpürürken, ülkemizde neredeyse yaprağın kımıldamadığı olgusudur... Şimdi ise kan gövdeyi götürüyor... Türk, Türkmen vb. her neyse, çek kuyruğunu gitsin sahnesi egemen bölgeye...

Kimlik politikası parçalar ve yok eder
Türkiye’nin “ulus-devlet” yapısına yıllardır yapılan saldırılar kesin sonuçlarını veriyor, meyvesini üretiyor.. öyle bir döneme girdik! Ulus-devletin üzerine çıkartılan olgular, dini mezhepler ve etnisiteler oldu; Kürtlerin, Gürcülerin, Çeçenlerin, Lazların varlıkları vurgu yapıldı hep... Başta RTE!..
Sorunlarını çözmüş, sağlıklı ve zengin bir ulusdevlet yapısında, kimlik siyasetleri, ulus-devlet çatısı altında problem olmadan rahat çözülebilir.. Hiçbir devlet, kimlik siyasetini ulus devletinin üzerine çıkarmaz.. Ama Türkiye gibi ülkelerde kimlik siyasetini-anlayışını ulus-devletin üzerine çıkarıp çözüm ararsan, sonuç parçalanmadır... Mezhep ve etnisiteler, çeşitli kimlikler şüphesiz zenginliğimizdir...
Türkiye bu farklılıkların sinerjisini ortaya çıkartıp herkesin, tüm ülkenin yararına üretime ve güçlü bir varlığa dönüştürmeyi becereceğine; farklılıkların dağıttığı, parçaladığı, birbirini yemeye başladığı bir ülkeye dönüştü...
Evet biliyorum, sahnedeki pek çok kimsenin istediği budur.. Onlar “demokratik”lik gibi, ülkede olmayan demokrasiyi, etnik çeşitliliğe sürekli siyasi vurgu yaparak ve öncelik vererek, demokratikliği oldurabileceğine inanan kanaat önderleri olarak her yerdeler... TV’de, gazetelerde, vakıflarda, derneklerde vb...
Ama hele hele iktidarda! Bazen ümmetçilik politikası ile ama ne yaptığına akıl sır erdimediğimiz insanlar olarak yıllardır iktidardalar... Ve bazen de muhalefette...

***

Bir nokta daha var: Türkiye Ortadoğu’da, mezhepsel ve etnisite politikalarından birinci derece etkilenebilecek ülkelerin başında... Çünkü Ortadoğu içimizde, güçlü olarak varlığını sürdürüyor! İktidarın politikası ne yazık ki, ülkeyi daha da Ortadoğulaştırıyor...
Bunun ne demek olduğunu anlatmam mı gerekiyor?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları