Hikmet Çetinkaya

Cemaat Poliste Nasıl Örgütlendi?..

07 Ekim 2014 Salı

Ne de hızlı geçiyor yıllar...
Daha 5-6 yıl önce hepsinin yıldızı parlak, kimi kahraman, kimi efsane, kimi istihbarat elemanı, kimi gizli tanıktı...
Evlerin kapılarını gün ışımadan çalıyor, polis, asker, gazeteci, bilim insanı, hepsini toplayıp götürüyorlardı...
Bavulcular vardı, bavul bavul sahte belge dosyalarını özel yetkili savcılara götürürken bir tabur haberci, kameraman peşinde...
Olmamış bir darbe!
Üç kuvvet komutanı içeride, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı dışarıda...
Herhalde darbeyi, havacılar, denizciler, jandarma yapacaktı...
Emniyet’te yıldızı parlatılan İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek...
2006-2009...
Her yer toz duman içinde, ortalık karışık...
Göz gözü görmüyor!
İki taraflı atış...
Hem cemaat medyası hem de havuz medyası...
Canciğer kuzu sarması!
Kasetler, tapeler, belden aşağı vurmalar!
Kurban Bayramı’ndan önce eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul Cumhuriyet Savcısı’na Hrant Dink cinayetiyle ilgili “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi...
Önce şunu belirteyim...
Akyürek, sicilli cemaatçi, Fethullahçı, F tipi polis müdürüdür ve yıldızı böyle parlamıştır.
2003’ten 2006’ya dek Trabzon Emniyet Müdürü olarak görev yapmıştır. Akyürek, 2006 yılında ise İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirilmiştir.
Hrant Dink, 2007 yılında öldürüldü...
Şimdi bir soru:
Cinayetten yedi yıl sonra Akyürek’in “şüpheli” sıfatıyla ifade vermesi neyi değiştirecektir?
Eski istihbaratçı polis müdürü, savcının sorularının çoğuna “hatırlamıyorum, bilmiyorum” gibi yanıtlar veriyor; dönemin Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, Emniyet Müdürü Reşat Altay’a, Jandarma Komutanı Ali Öz’e istihbarat bilgisi vermediğini söylüyor...
Sorumluluğu, cinayetin işlendiği dönemde İstanbul Emniyet C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in üzerine atıyor. Y
ılmazer şu anda zaten “haşhaşi” suçlamasıyla içeride...
Demek ki polis içindeki “cemaat-Fethullahçı” yapılanması, iş zora gelince parçalanmış...

***

Kahraman polisler, efsane savcılar, yargıçlar darmadağın oldular...
Haklarını yemeyeyim, direnenler var, ama o eski güçleri kalmadı, aynı tencereden nohutlu pilavı kaşıkladıkları o güzel günler bitti...
17/25 Aralık 2013 bombası patlayınca, dönemin başbakanı Erdoğan, o ağır yükün altından çıkmayı başardı.
27 Mart yerel seçim sonuçlarının ardından Cumhurbaşkanlığı seçimleri... Bugün Ramazan Akyürek dışarıda, Ali Fuat Yılmazer içeride...
Yasadışı dinleme, suç örgütü kurma savıyla tutuklu yargılanıyor...
10 yıl içinde neleri yaşadık, gördük!
Emniyet’ten yargıya, TSK’den Milli Eğitim’e dek neredeyse 40 yıldır örgütlü olan yapıyı destekleyen, gelmiş geçmiş “ulusal-solcu, milliyetçi, muhafazakâr” iktidarlar değil mi?
Fethullahçılar ya da Cemaat sanki gökten zembille indi!
AKP iktidarı 12. yılını doldurdu, iktidar koltuğuna dün oturmadı...
Resmi belgede sahtekârlık, konut dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, casusluk, sahte kanıt...
Şimdi yargıçlar, bu elemanları saydığım suçlarla yargılayacak!
Bir kara mizah!
Acı!
Hayatlarından en az beş yıl çalınanlar ne yapsın?
Bunları hazırlayanlar yüce devletimizin el üstünde tuttuğu kahramanlar değil mi?
Oğulların kasaları bir güzel aklandı, şimdi sıra cemaate geldi...
Elbet bu arada Rahip Santoro cinayeti sanığı 14 yaşında çocuk var, şimdi büyümüştür.
20 bin lira değerindeki o silahı çocuğun eline kim vermişti?
Bilse bilse Ramazan Bey bilir!

***

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın 22 yıl önce hazırladığı, “çok gizli” kaydıyla 10 Mart 1992’de “Teftiş Kurulu Başkanlığı”na gönderilen (400/1-79-92) yazı, cemaatin polis örgütünde nasıl yapılandıklarını açık açık anlatır...
Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a, Tansu Çiller’den Bülent Ecevit’e dek tüm hükümetler, DYPSHP iktidarı, Fethullahçıların devletin önemli birimlerinde kadrolaştığını bilir!
Hazırlanan raporlarda kimi zaman “hizipçilik”, kimi zaman “yasadışı örgütlenme” dense de devletimiz tarafından korunup kollanmışlardır.
AKP iktidarı, ayrıkotu olarak gördüğü Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cemaate temizletmiş; sonunda Fethullahçılara istedikleri verilmeyince 17/25 Aralık bombası patlamıştır...
Gerçek olan budur!
Ne poliste, ne TSK’de, ne eğitimde, ne de bir başka kurumda köklerini kazımak o denli kolay!
Çünkü devletin polisi, savcısı, yargıcı, askeri, öğretmeni bunlar!
Sınava giriyorlar, sorular önceden veriliyor, görmezden geliniyor falan...
İşinize gelmezse “terör örgütü” nasıl olur?
22 yıl önceki raporu görmediniz mi? __



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları