Hikmet Çetinkaya

Günah Devletinin Zalimleri...

03 Ekim 2014 Cuma

Savaş değil barış dediniz, umutlarımızı çalıp götürdünüz, kelle avcılarıyla işbirliği yaptınız...
Çocuklarımız öldü ey alçaklar, ey ortaçağın karanlığında yaşayanlar, hayatı bize çok görenler, yaşama sevdamızı tüketenler...
Yanı başımızdaki katliama göz yumuyorsunuz kendi çıkarlarınız için, ey emperyal güçler, silah tüccarları, çokuluslu şirketler, dağları, ovaları talan edenler...
Gerçekleri görmeyen, hukuk, adalet istemeyen, aklıyla, bilinciyle davranamayan siyaset pazarının işportacıları...
Yalan söyleyen günahkârlar sürüsü!
Kanla beslenen zalimler!
Büyük göç dalgasında savrulan çocukların, kadınların gözlerinin içine bakın sadece...
Bir devlet; barış dilini kullanır, ağırbaşlı davranır, hukuka uygun değerlendirme yapar, yüreğinin sesini dinler...
Dinlemediniz ey emperyalizmin ağababaları; kuklalar, hizmetkârlar, halkları zincirlere, prangaya vuranlar!
Barışın sabote edilmesinden korkar gibi yapanlar, dünyanın yoksul halklarını ezenler, kılıçtan geçirenler, şimdi kalkmış demokrasi, özgürlük kandırmacasının o renkli oyununu yine sahneye koydunuz...
Barış dilinden vazgeçip düşmanlık, nefret tohumları saçtınız!
Hepiniz günahkârsınız!
Zalimsiniz!
Hep kendinizi haklı gördünüz, semirdikçe semirdiniz, hayatları tükettiniz...
Özgürlük!
Eşitlik!
Kardeşlik!
Tüm bunların yerine yarattığınız felaketin adı nedir, söyler misiniz?

***

İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink bugün yaşasaydı, neler söyler, neler yazarlardı yaşanan felaket için!..
Kuşkulu uçak kazasında ölen Orgeneral Eşref Bitlis, keskin bir nişancı tarafından öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın nasıl bir yorum yaparlardı?
Bir dizi cinayet için neler konuşulurdu?
O küçük Ceylan’ı anımsadınız mı?
Havan mermisiyle bedeni paramparça olmuş o çocuk...
Lice’de koyunlarını otlatırken...
Kimi kahramandı, kimi terörist!
Yıllar böyle geçti, hayatlar söndü...

***

Uludere’de çoğu çocuk 34 kişinin cayır cayır yanan bedenleri...
Anaların çığlığı...
O hoyratlık!
Bir kanlı mirasın ayak izleri...
Bir devlet nasıl, niçin bu kadar kolay öldürüyor? IŞİD bir terör örgütü olduğu halde neden “yabancı savaşçılar” deniliyor...
Türkmenler, Kürtler, Ezidiler topraklarını terk ediyor?
Genç kızlara tecavüz, katliam!
ABD, Avrupa niçin gözlerini kapıyor ve görmüyor?
Ey dünya, ey emperyal devletler yarattığınız o “Arap Baharı”na ne oldu? Demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik kavramları niçin unutuldu?
Suruç’ta insanlar, Kobani’deki o savaşı izliyorlar evlerinin damlarından...
Bir tepe var, tam işte orası...
Terör örgütü IŞİD o tepeyi aşarsa, Kobani düşecek...
Amaç ne?
Barzani’yle birlikte Kürtlere ayar vermek mi?
Anlaşılır gibi değil inanın!

***

Yazımın sonuna gelirken, bilen bilmeyen, gazeteci olan olmayan, aydın, bilim insanı olarak geçinen herkese bir çift sözüm var...
Mustafa Kemal’in “dehası”; sömürgeci Avrupa’nın “mazlum uluslar”ı sindirerek yok etme politikasına karşı koyup çok boyutlu bir savaşla bu düzeni kırmak; insanlığa yakışır ilkeleri duraksamaksızın benimseyerek tarihi bir destan yazdırmasıdır.
Atatürk ve arkadaşları “Osmanlı ortaçağı”ndan kalan ne varsa dışlayıp Cumhuriyeti kurdu.
Bakın “İslam ortaçağı” bugün dünyanın pek çok yerinde sürüp giderken Türkiye’nin “Avrupa Birliği”ne aday olması olağanüstü bir durumdur...

***

Cumhuriyet’in düşünce özgürlüğü kapsamında, ilkelerinden ödün vermeden özgür yayıncılık yapması, manşetleriyle öne çıkması...
Türkiye ahalisini kucaklayan, ayrımcılık yapmayan manşetler atması...
Faşistleri kızdırıyor, saldırganlaştırıyor...
Demek ki Cumhuriyet doğru yolda!
Özgür haber, özgür manşet!
Korkmadan!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları