Hikmet Çetinkaya

Ağıt Yakan Kürt Analar...

01 Ekim 2014 Çarşamba

Şımarıklık, görgüsüzlük, bayağılık, savurganlık...
Ülke bir dar boğazdan geçiyor, Suriye sınırımızdan bir kilometre ötede can pazarı yaşanıyor...
Felsefenin hayatın temelini oluşturduğunun farkında olmayanların aymazlığı, din pazarlamacılarının kendi çıkarları için Türkiye’yi uçurumun kıyısına getirmeleri...
Ortadoğu’nun yoksul halkları!
Baskıcı yönetimler, aşiretler, bağnazlık!
Tüm bunlar yaşanıyor, Türkiye’nin aydınları, sosyalistleri, devrimcileri, yurtseverleri ne yapıyor?
Birbirini yiyor!
İnsanın bilinçlenmesi çocuk yaşlarda başlar...
Çocuklar öğrenmek için sürekli soru sorup yanıt ararlar.
Aldıkları yanıtlar onların bilinç dünyasına oya gibi işlenir.
İlhan Selçuk, 30 yıl önce yazdığı bir yazısında, sorular ve yanıtlarda tümleşen bilinç ve bilgi oluşumunu çok güzel anlatmış.

***

Sabah sabah o yazısını gördüm arşivde...
O an aklıma, ortaçağ engizisyon mahkemesinin Galilei’ye sorduğu soru gelmişti:
“Söyle bakalım Galilei; evrenin merkezi dünya mıdır yoksa başka bir yıldız mı?
Güneş mi dünyanın çevresinde dönüyor yoksa dünya mı güneşin çevresinde deviniyor?”
Sorunun içeriğini, sorgucunun niteliğini, kimliğini tarih yazdı; hem de yobazlığın siciline...
Buna benzer soruları darbeler döneminde ülke insanı, tüm Türkiye ahalisi yaşadı, gördü...
Soru vardır insanı yüceltir, soru vardır insanı yerin dibine sokar!
Bugün “Yeni Türkiye” diye yol arayanlar “paralel” kardeşleriyle iş tutarken, hepimiz buna “cadı avı” operasyonlarında tanık olduk...
Ergenekon’dan Balyoz’a; Odatv’den KCK’ye, Devrimci Karargâh’tan Casusluk ve Fuhuş’a dek davalarda...
Gizli tanıklar, ıslak imzalar, falan falan!

***

Uygarlık nasıl kurulmuştur yaşadığımız dünyada?
İnsanoğlunun yaşamı boyunca arayıp sorduğu toplumlarda gelişip boy vermiştir...
Ortaçağın karanlığını yaşayarak pek çok evrelerden geçmiştir...
Demokrasi ve özgürlükler gökten zembille inmez!
Bugün Ortadoğu’da, Kara Afrika’da, Pakistan’da, Afganistan’da yaşananlara bakarsak, IŞİD’i çözebilirsek her şeyi tüm çıplaklığıyla görebiliriz...
Sorup araştırmak, bilinci geliştirmek uygarlık tarihinin başlangıcını oluşturur.
Diyalektik süreç bitip tükenmez; kuşaktan kuşağa zincirleme sürer.
İnsanlığın birikimleri sonsuza kadar uzayıp gider...
Sorular, yanıtlar!
Kelle değil birey olmak!
Sömürüye başkaldırmak!
Bakın bizim aydınlarımızın bazıları ne diyor:
“9 yaşındaki kız çocuğunun başını örterek okula gidip derslere girmesi temel hak ve özgürlükler kapsamına girer!”

***

Böyle bir kafa köktendincilerin işine geliyor...
El Kaide, Taliban, IŞİD ve öteki terör örgütleri şeriat adına kafa koparıyor...
Yobazlık ivme kazanıp, emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor...
İlhan Selçuk’un anlatımıyla bir toplantıda Voltaire’nin adı geçti...
“Voltaire kim?”
Çevrenizdekiler kenarından köşesinden az buçuk okumuş olsalar, sorgucuyu ayıplar.
Biraz olsun mürekkep yalamış herkesin Voltaire’i tanıması gerekir.
O soruyu soran kişi karşısındakileri sorguya çekmek yerine kendisini ele vermiştir.
Soruyu soran kişi Voltaire’i bilmediği için kendi kendini tuzağa düşürmüştür...

***

Şımarıklık, görgüsüzlük, bayağılık, yobazlık...
Sınırımızın yanı başında yaşanan dram, büyük göç, savaş çığlıkları, Kürt anaların ağıtları, ağır yaşam koşulları...
Sorular, yanıtlar, birikim, bilgi, bilinç!
Bir zamanlar çok dinlediğimiz “Irak’a demokrasi ve özgürlük ithali” masalları...
IŞİD’in bir ayağı Türkiye’de, öteki ayağı ise Ortadoğu’da...
Kim kimi kandırıyor?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları