Hikmet Çetinkaya

Balbay’la Sincan’da Açık Görüş...

23 Kasım 2013 Cumartesi

Bir Ankara gecesinde dostlar masasında sohbet...
Hava serin ama üşütücü değil.
Biraz siyaset olacak elbet...
Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız, Leyla Tavşanoğlu ve ben...
Ankara’nın sonbahar hüznünü severim; meyhanelerini, gecenin dokusundan sonra o bozkır yalnızlığını...
Bekir Coşkun, Utku Çakırözer, İbrahim Yıldız’la sohbet, ardından bir yemek.
Dostlar masasında buluşma...
Kadehlerimiz salt Mustafa Balbay’ın özgürlüğü için değil, Türkiye’nin özgürlüğü için kalkıyor.
Barış için, insanlık için kalkıyor...
Karikatüristler Derneği Başkanı Metin Peker, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, CHP Çankaya Belediye başkan aday adayı Bekir Ödemiş dostlar sofrasının konukları arasında.
Ankara’da ne konuşulur?
Elbet siyaset...
Siyaseti konuşurken dershaneleri, AKP içinde yaşananları, Fethullah Gülen hareketini...
Cemaatin ve AKP’nin kılıçları çekmeleri, kimilerinin Erdoğan’la Arınç birbirlerini anlar” diye diretip, partide bir çalkantının olmadığını inatla öne sürmeleri.

***

Siyaset kulislerinden aldığım izlenimlerin ayrıntılarını şimdiden yazmak istemem ama AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Melih Gökçek... İstanbul’un Kadir Topbaş... İzmir’in büyük olasılıkla, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım olacak.
Edindiğim bilgilere göre CHP’den Mustafa Sarıgül İstanbul’da Topbaş’la, bakan Yıldırım da İzmir’de CHP’li Aziz Kocaoğlu’yla yarışacak...
İki günlük Ankara gezimizin amacı Mustafa Balbay’ı Sincan’da ziyaret etmekti elbet.
Güneşli bir perşembe sabahında uyandım...
Saat 10’da İbrahim’le birlikte Sincan’a hareket ettik, iki ayrı araçla...
Sincan’da Balbay’la ilk kez görüşecektik...
İki kez göz taraması yapıldı...
Görevliler güler yüzlü ve saygılıydı.
Balbay o sırada CHP Genel Sekreteri Nihat Matkap’la görüşüyordu, on dakika kadar bekledik.
Matkap çıktı, öpüşüp kucaklaştık...
Açık görüşteydik...
Beş dakika sonra Balbay, bir elinde çay demliği, öteki elinde bisküvi kutusuyla hızlı adımlarla yanımıza geldi...
Güleç yüzlüydü yine. Beş yıldır zindanda yatan o değildi...
Yıllar yıllar önceye gittim o anda.
Sarılıp kucaklaştık.
Hani türkülü çiçekli dalları vardır yaşamın, tutkusu, sevinci ve özlemi vardır.
Kendisini değil Türkiye’yi düşünüyordu; sermaye-emek çelişkisini, demokrasiyi, özgürlüğü...
Tutuklu ve hükümlü üniversiteli gençleri, gazetecileri, Ethem Sarısülük’ü, Ali İsmail’i, Ahmet’i, Ceylan’ı...
O hem yaşamı boyunca ödün vermeyen, boyun eğmeyen, dik duran bir gazeteciydi.
2011 seçimlerinden sonra ise CHP İzmir Milletvekili...
Üniter devleti savunuyordu, demokrasilerin laiklik temelinde yükseleceğini...
O bir solcuydu, “derin milliyetçi” değil, sapına kadar yurtsever bir Atatürkçüydü.
Her türlü ayrımcılığa karşıydı...
Herkes bilsin, sapasağlam ayaktaydı...

***

Bir saatlik açık görüşümüz bitti...
İbrahim’in yüzüne baktım, ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
İzmir milletvekili dostum Oğuz Oyan’ı biraz beklettik...
Ayrılmak biraz zor oldu, hem benim için hem İbrahim için...
Dışarıya çıktık, biraz üşütmüştüm, galiba gribe yakalanıyordum.
Güneşli bir gündü...
Sincan koskocaman bir hapishane...
Blok blok; kadınlar, erkekler ve çocuklar için!
Biliyordum hayat ağacı denilen insanı, sevecenliği, özgürlüğü, aşkı ve sevdayı.
Bir anda her yer pencereleri karartılmış bir ev gibi geldi bana...
Yoksa Dreyfus’un yüzü müydü ağaçların altına vuran gölge!
Pek anlayamadım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları