Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İskoçya’da Dananın Kuyruğu Koparsa...
İskoçya hepi topu “5 milyonluk” bir ulus…
Avrupa kıtası şimdi, mendil büyüklüğündeki bu küçük ulusun ağzına bakıyor.
İskoçlar, bugünkü referandumda “Birleşik Krallık”tan ayrılmaya “evet” derlerse, sade Londra’da değil, Avrupa’da dananın kuyruğu kopacak.
Topun ağzında önce İspanyollar var.
İspanya’nın ayrılıkçı uluslarından Katalanlar da 9 Kasım’da referanduma gidiyor.
İskoç bağımsızlık referandumunda olası bir “evet”in çıkması halinde, ilk elden bundan İspanyollar etkilenecek.
Katalanların da “bağımsızlık” yönünde irade beyanı olasılığı güçlenecek.
Bu nedenle İspanya Başbakanı Rajoy, İskoç referandumu ile en az Cameron kadar ilgili ve aynı zincirin halkaları gibi birbirine eklemlenen bu “bağımsızlık referandumları”nı; AB’yi tahrip eden “serseri mayın” olarak betimliyor.
İskoçya’da “bağımsızlığa evet”in galip gelmesi durumunda; AB inşaatının sıfırlanarak, sil baştan ve temelinden yeniden yapılması gerektiğini söylüyor.
Domino etkisinden korkuluyor
Rajoy haksız değil.
Güçlü domino etkisi yaratacağı tahmin edilen olası bir “İskoç bağımsızlık kararı” ardından; “28 ülke” ile zaten hantallaşan AB’nin, ufak devletçiklere genişlemesi halinde tam bir kakofoniye dönüşmesinden ve karar alma sürecinin tamamen felç olmasından korkuluyor.
Mevcut üyelerden kopan parçaların Birliğe otomatik üye olup olamayacakları ayrı tartışma konusu…
Kimi yorumculara göre ayrılan parçaların; AB dışındaki herhangi bir devlet gibi, üyelik talebi yapıp, hepten başa sarması gerekiyor.
Kimilerine göre ise Birlik müktesabatındaki kurallar; ana gövdeden kopan bu küçük ülkelerin, AB şemsiyesi altında her durumda üye statülerini koruyabileceklerini söylüyor.
Özetle sürecin ne olacağı belli değil.
Tüm bu belirsizlikler, İskoç referandumunun sadece Londra ve Madrid’de değil; Brüksel’de de derin kaygıyla izlenmesine yol açıyor.
Yerelcilik sorunu ile öyle ya da böyle baş etmek durumundaki tüm Avrupa ülkeleri; 300 yıl yan yana yaşadığı Büyük Britanya’dan kopabilecek İskoçya örneğinin tetikleyebileceği teamüle korkuyla bakıyor.
Kuzey-Güney gerilimi yaşayan İtalya, Korsika sorunu ile baş etmek durumunda olan Fransa; Valon-Flamanlar arasında bölünen Belçika; Orta ve Doğu Avrupa’da çok ülke soluğunu tutmuş referandum sonucunu bekliyor.
Tarih tekrar yazılırken
Yalnız yanı başımızdaki Ortadoğu’da değil, Eski Kıta’da da tarihin yeniden yazıldığı, sınırların tekrardan çizildiği çok sancılı bir dönemden geçiyoruz.
Berlin duvarının çökmesiyle yaşanan jeopolitik depremin artçıları, çeyrek asırdır bitmedi…
Tepemizde Kırım, çok yeni daha sınır değiştirdi.
Rus tankları gölgesindeki bir referandumla, Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya katıldı!
Avrupa’daki bağımsızlık referandumları, tabii tank-tüfek eşliğinde yapılmıyor.
İskoçlar, İngiliz hükümetiyle barışçı mutabakat içinde başvurdukları referanduma, iki yıldır hazırlanıyor.
Ancak olası bir “boşanmanın” barışçı olması; acıyı azaltmıyor.
Soğuk Savaş yıllarında dondurulmuş biçimde muhafaza edilen sınırların tekrar tartışmaya açılması “travma” yaratıyor.
Kopuş rüzgârları
Rusya ve Ortadoğu’daki jeopolitik depremleri anlamak nispeten daha kolay.
Her özgürlüğe/özerkliğe sahip Avrupa’nın tuzu kuru ülkelerine ne oluyor? Bu ülkelerde neden böyle birden çok güçlü kopuş fırtınaları esiyor?
2013’te İspanya’ya gittiğimde, tarihi boyutlara sahip Katalan sorununun, ekonomik krizle bilendiğini, depreştiğini anlatmışlar; krizin, geçmiş yaralarını deştiğini söylemişlerdi.
İspanya’nın demokrasiye geçiş yıllarında tanınan bölgesel özerkliklerin yanı sıra “ayrılıkçılığı azdıran etkisinden” söz etmişlerdi...
İspanya’nın en ünlü düşünürlerinden olan Fernando Savater örneğin kendisiyle yaptığım bir röportajda; “Özerklik, milliyetçilik ateşini södürmedi. Bilakis biledi!” ifadelerini kullanmıştı…
İskoçya’da da benzer bir durum söz konusu.
“Kuzey petrolünün kaymağını kim yiyecek?” kavgası yapılırken, 1999’da ilk kez “özerk” parlamentoya sahip olan İskoçlar; “özerklik yetkilerine” doymuyor. Çıtayı yükselttikçe yükseltiyorlar…
Katalan-İskoç örneklerine bakarak; ademi merkeziyetçiliğin sonu olmayan bir büyük spiral olduğunu söyleyebiliriz.
Özerklik-bağımsızlık kıskacındaki baskın olan bir başka faktör, çok ilginç şekilde AB bütünleşmesi oluyor.
Soğuk Savaş’ta... ayrılıkçı eğilimler karşısında ulus-devletlere, toparlayıcı bir çatı sunan AB, son 20 yılda hızlanan küreselleşmeyle birlikte uluslar üstü “tutkal” işlevini yitirmiş durumda.
Aksine bugün; “Sırtımızı nasılsa sonunda AB’ye dayarız!” duygusuyla küçük ulusların ayrılıkçı duyguları körükleniyor.
Kısaca bilinen bütün ezberlerin bozulduğu bir çağ yaşıyoruz.
Herkes son kertede İskoçların ihtiyatı elden bırakmayıp “hayır” demesini bekliyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!