Hikmet Çetinkaya

Diktacılara, Hanedanlara Karşı...

31 Ağustos 2014 Pazar

Neredeyse tüm televizyonlar dün sabah 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarını yayınlıyorlardı...
O anda aklıma birden Erdoğan’ın TBMM Genel Kurulu’ndaki yemin töreni gelmişti.
Yemin sona erdi...
Milletvekilleri ayağa kalkıp alkışlamaya başladı RTE’yi...
Avuçları kızarıncaya kadar coşkuyla alkışlayan biri gözüme takılmıştı...
Kimdi o?
Selahattin Demirtaş!
Şöyle düşündüm:
“Demek ki yeni Türkiye’yi savunan RTE’ye gönülden inanmış bir siyasetçiydi Demirtaş!”
Belki, Berkin Elvan’ın acılı annesinin oyunu bile almıştı...
O ananın acısını içinde duyumsamıştı...
Neden yapmıştı bunu?
Yapması gerekmezdi...
Berkin Elvan’ı, Ethem’i, Ali İsmail’i, Ahmet’i ve diğer canları “terörist” diye yaftalayan bir kişiyi ayakta alkışlamak...
Bu, ne demek oluyor?
Baskıya, tek adamlığa onay vermek!
12 yıldır toplumu demokrasi ve özgürlükler masalıyla uyutan, “yeni Türkiye” kandırmacasıyla kendisine hanedan gibi “taht töreni” yaptıranı ayakta alkışlamak Demirtaş’a yakışır mı?
Baskının, şiddetin sarmalında yaşadığımızın hâlâ farkında değil Demirtaş...
RTE’ye özel bir saygı gösteriyor Demirtaş!
Pek çok kişinin eleştiri konusu yaptığı, yazıp çizdiği bu durum için Demirtaş’a bir soru:
“Niye yaptınız bu davranışı, CHP’lilerin Meclis İç Tüzüğü’nü fırlatmasını niçin eleştirdiniz?”

***

Türkiye son 12 yıllık süreçte ileriye değil geriye gitti...
Nefret, intikam!
Kin!
Hukuk devleti, yargının bağımsızlığı, adalette eşitlik ve dürüstlük rafa kaldırıldı; yüzlerce insan yıllarca zindanlarda çürütüldü...
Ölümler yaşandı, acılar...
Çağımız insanı mutluluğu özlüyor, barışı, kardeşliği...
Özleyenler nerede olurlarsa olsunlar, bütünleşecek ortak bir nokta ararlarken, kendilerini mezhepsel, ırksal çatışmaların içinde buluyorlar...
Yaşam biçimi uygarlıktan başka bir şey değildir!
Değildir ama geçmişi, hanedanlık düzenini savunanlar “yeni Türkiye” maskesiyle yeniden geçmişi yaşatmak istiyorlar bize.
Hiçbir kimse, hiçbir halk, hiçbir ülke kendisini dünyadan soyutlayarak yaşama gücünde değildir...
O devlet, “süper güç” olsa bile halkları, ülkeleri, sömürü düzeninin içinde uzun süre tutma gücünü koruyamaz...
Biz bunu Irak’ın işgalinde gördük...
Umutsuzlukların kıskacında umudunu yitirmeden yaşamak, rüzgâra açık evlerin bahçelerinde, çiçeklerin kokusuyla yaşamak...
Savaş, kıran, ölümle kuşatılmadan sevgiyi salkım saçak çoğaltmak...
Tarihin akışını izlediğimizde ne çıkar ortaya o zaman?
Gelecek inancını koruyabilen kişi en azından ilericidir!
Hanedanlık istemez; diktaya, hanedana karşıdır...
Çünkü bunlar, demokrasiyi ve özgürlükleri çiğneyip geçer...
Tarihin çarpıcı gelişimini, güzelliğini görmeyenler her zaman vardır ve olacaktır...
İnsanın bilinci ise bunları bir gün yenecektir...
İlerici, devrimci, çağdaş insanın umudu gerçekçilikten kaynaklanır; savaşımına güç verir, mutluluğun gerekçesini yaratır...

***

Demirtaş, cumhurbaşkanı seçimlerinde özellikle partisine tepki duyan CHP seçmeninden de oy aldı...
Meclis’te dik durması gerekirken duramadı, CHP’yi eleştirdi...
Çocuklarımızın ölü bedenleri üzerine “terörist yaftası” yapıştırdı...
Onu buradan kınıyorum!
Dedim ya; tarihin akışını, bağımsızlık ve özgürlüğe yürüyen insanlığı hiçbir gücün durduramayacağını Demirtaş bilmiyor ya da bilmezden geliyor.
Diktacılık ve hanedanlık heveslerine gelince...
İnsanlık tarihin güzelliklerini bilir, yeri geldiğinde bu güzellikleri bilmeyenlere öğretir...
Kimler geldi, kimler geçti!
Eşitsizlikten, adaletsizlikten ve sömürüden çıkar umanların başına neler gelmiştir neler...
Tarih Baba, bir gün size anımsatır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları